Hani aslında kendiniz için doğrusunun ne olduğunu bilirsiniz. Herkesten çok daha iyi bilirsiniz. Ama bile bile kötü seçeneği seçersiniz.
Ders çalışmam lazım… ama hava çok güzelllll…
Odamı toplamam lazım…. ama blog yazmak daha zevkli…
Şu yeni tanıştığım çocuğu aklımdan çıkaramıyorum… aramamam lazım… ama dayanamıyorum…
Akşam erken yatıp sabah erken kalkmam lazım… ama gece çok güzel…
O cheese cake’i yememem lazım… bir taneden bir şey olmaz…
Gün içerisinde buna benzer kim bilir ne çok durumla karşı karşıya kalıyoruz…. şahsen benim yataktan kalkmam bile içimdeki şeytan ve meleğin kavgasına malzeme oluyor her sabah… akşama kadar doğrusunu bildiğim halde yapmadığım şeyler bir araya gelince beni stres altında bırakıyor sonunda… ama işte insan hayatının en kaçınılmaz durumlarından biri de bu içimizdeki sağduyunun, arsız beynimizin istekleri ile kavgası 🙂
07.30- Geçen yıl doğumgünümde hediye gelen siyah Mudo masa saatim çalmaya başlıyor. Dıdıdıdıt dıdıdıdıt dıdıdıdıt. İçimdeki melek, haydi kalk haydi kalk diyor. Ama öbür tarafta başka biri daha var, beni güler yüzü ile sıcacık yatağımda diğer yana dönüp uyumaya davet ediyor. Davet çok çekici!!! Reddedilemez!!! Yavaş bir el hareketi ile saati susturuyorum ve uyumaya devam ediyorum.
07.45- Bu defa cep telefonumun alarmı yavaş ve neşeli bir melodi ile beni uyandırmaya çalışıyor, yarı uyanık şekilde çalan müziği biraz dinledikten sonra erteleme tuşuna basıyorum.
07.55- Aynı cep telefonu bir kez daha çalmaya başlıyor… Cık kalkmıycam işte… bir erteleme daha…
08.00- Diğer cep telefonumun alarmı çalmaya başlıyor…. eh kalkayım bari….
08.01- Banyoda şiş gözkapakları ve yastık izinin çıkmış olduğu yüzümle ilk karşılaşma ve acaba duş yapsam mı diye sorgulama. Cevap gecikmeden geliyor: Yap tabi…
08.15- Duştan çıkış
08.30- Saçlar kurumuş, kıyafet seçme zamanı
08.40- Makyaj
08.45- Dünyanın en hızlı hazırlanan kadını olmaktan dolayı duyulan gurur ve koşar adım merdivenlerden iniş!!!
09.00- Ofise giriş, sabahın ilk çay ve kahvesi, yanında üzerine krem peynir sürülmüş ekmek dilimleri, kısaca referans gazetesine göz atış, e-mailleri kontrol
09.15- İş arkadaşları ile geyik, günün planlanması
09.45- İçimden bir ses sigara içmek şimdi ne iyi olurdu diyor!!! Diğeri hayır diyor… sakın!!! bu kadar gündür ne güzel dayandın, kendine nasıl yakıştırıyorsun bunu? Elim önümdeki su dolu bardağa gidiyor.
09.46- Norah Jones… Bu hoparlörleri iyi ki almışım 🙂
…
…
…
…
…
12.00- Öğle tatili
Sigara olsa ne iyi olurdu….
Cık içmiycem!!!
Yemekte makarna mı yesem??
Cık yemiycem!!!
Çorba- salata neyine yetmiyor?
Tamam çorba salata 🙂
…
…
…
…
…
19.00-Akşam işten çıkmak üzereyim…
Nereye gitsem??? Eve mi spora mı?
Eve gidip ne yapıcam??? Pinekliycem…
Spora gidersem ne olur??
İyi hissederim…
E o zaman ne duruyorsun???
Tamammmm spora gidiyorummmmm 🙂
…
…
…
…
…
23.45- Yatma vakti
Ama daha blog yazım bitmedi…
Tamam çabuk bitir bak sabah kalkamıyorsun sonra
Tamam söz bugün erkenden yatacağım…
Ancak sen yatınca inanırım…
Tamammmmm… gidiyorum işte 🙂
Her akşam günün bilançosunu yaptığımda daha çok içimdeki meleğin sesini dinlediğimi hissettiğimde kendimi kesinlikle çok daha huzurlu hissediyorum. Demek ki aslında içimde ciddi bir düzen ve disiplin isteği var.
İnsanı en huzurlu ve mutlu kılan şeyler sanırım kendi kendisine verdiği sözleri tutması. İnsanın kendisine verdiği sözü tutması kendisine olan saygı ve sevgisinden kaynaklanmıyor mu zaten? Ben son yıllarda kendisine verdiği sözleri fazla tutamayan biri olup çıktım aslında. İş odaklı hayat, aileyle geçirilen vakitler kısalırken, bilgisayar başında geçirilen zamanların uzaması, sigara tiryakiliği, sürekli dışarıda yemek yeme hastalığı ve yanında bol alkol tüketimi, dağınıklık, disiplinsizlik, üşengeçlik, savrukluk.. Bunları kendi 7 günahım ilan ediyorum.