İnternete hakim olamayan dünyaya hakim olamaz!!!!
Bu hem kişisel olarak geçerli bir durum, hem de dünya siyaseti açısından geçerli.
İnternete hakim olamayan insan erken yaşlanır. Tabi burada kastedilen hakimiyet ele geçirmek manasında değil. Daha çok internetin sunduğu imkanları sömürüp, dünyanın dört bir köşesinde neler olduğunu öğrenmek, yeniyi önce keşfetmek ve dört duvar arasına evle iş, işle ev arasına sıkışmış hayatlarımızdan kurtulmak manasında.
Ama ülkemizde ne oluyor? Gün oluyor youtube kapanıyor, gün geliyor bloggerı bile kapatıyorlar. Bize hakaret eden herkese zekice cevap vererek, onlar video yapmış internete koymuşsa biz daha iyisini hazırlayıp cevabi video olarak yayınlayarak değil ama toptan o siteye girişi engelleyerek gardımızı alıp, sanki hiç bir şey yokmuş gibi hayatımıza devam ediyoruz. İnternette gezinebilme özgürlüğümüzün ne büyük bir özgürlük olduğunun farkına varmaksızın, aynı kanalları, aynı gazeteleri okuyarak hayatımıza devam ediyoruz. Çatlak ses duymaya tahammülümüz olmadığı, fikirlerimizi yarıştırarak tartışmak yerine kulaklarımızı tıkayarak yaşamayı tercih ediyoruz. Ne derece sinir bozucu olsalar da aslında farklı fikirlere tahammül edebilmek bizim de fikirlerimizi olgunlaştırmamıza, kişisel gelişime ve en nihayetinde demokrasiye giden yolu aydınlatan meşaleler gibi değil mi?
Bundan bir süre önce 5posta‘da okumuştum Piratpartiet’i. İsveçte geçen yılın sonlarında kurulan bir korsan partisi. Partinin ingilizce sayfasına ulaşmak için buraya, ilkelerine hızlıca gözatmak için de şuraya tıklamanız yeterli.
7 Haziran’daki Avrupa Parlamentosu seçimlerine girecek olan Partinin desteği günden güne artıyormuş.
Bilginin ne olduğuna ve ne kadarının dünya toplıumlarına dağıtılacağına karar veren birilerinin olması, sizin ne bileceğinize ya da göreceğinize başkalarının karar vermesinin hepimizin öyle ya da böyle kör, sağır ve dilsiz hale getireceği aşikar.
Atlas Tozu 