Dün altıya doğru işten çıktım. Önce eve gidip üstümedenki takım elbiseden kurtuldum. Arkasından doğru spora. Görgüsüz gibi spor yaptım desem yeridir. tam 115 dakikada bitirdim programı. Duş yaptım bir de üstelik eve de yürüyerek gittim. Eve geldim. Akşam yemeği diye iki tane Ayaş domatesinin kabuklarını soyup üzerine biraz tuz biraz balsamik sirke ekleyip, biraz da kekik ektim, yanına 2 tane de salatalık soydum. Zevkten dört köşe mi oldum sekiz köşe mi bilemedim. Kendimi Micheline 3 yıldızlı bir restoranda hissettim sanırım.
Ne güzelmiş domates hatırladım çok mutlu oldum. Hatta dün gece salgıladığım endorfinin etkisi bu sabah da devam ediyor olmalı ki hala çok mutlu ve enerjiğim. Spora yeniden gitmeyi heyecanla bekliyorum. Bıraksanız bütün gün spor salonunda bile yatabilirim aslında.
Gelelim domatesin bana salgılattığı mutluluk hormonunun yanında diğer faydalarına: Domates cildimizi koruyormuş, yaşlanmaya karşı savaşırmış, kan basıncını düşürürmüş, gribi önlermiş, kollestrolü kontrol edermiş, vs.
Yine internette yaptığım araştırmalar sonucunda öğrendim ki domates, Türkiye’ye, 19. yüzyılın ortalarında ve Abdülmecit’in padişahlığı döneminde Avrupa’dan gelmiş. Bugün Türkiye, dünya domates üretiminde 3. sırada yer alıyormuş. Hatta sadece üretimde değil tüketimde de dünya üçüncüsüymüşüz.