İki hafta önce düşündük taşındık, yılbaşında ne yapsak Ankara’da dedik sonra İstanbul’a gitmeye karar verdik. Çarşamba akşamı İstanbul’a yola çıkıyoruz. Maksat aslında yılbaşı değil, 3 günlük tatili değerlendirmek. O yüzden yılbalşı gecesi evde oturulacak. Ben kırmızı masa örtüsünü, sofra süslerini ve bir şişe Keglevich kavun likörünü valize koydum bile. Şimdiye kadar çok yılbaşı kutladım ama hiç kendim sofra süsleyip evde kutlamadım. Bu sefer niyeyse kırmızı bir masa örtüsü, zıt renkte peçeteler, uzun şamdan mumlar, masanın üzerinde boncuklar beni çok heyecanlandırdı. Büyük ihtimalle şu yandakine benzer bir masa kuracağız kendimize.
Deniz ürünü, balık eşliğinde şaraplarımızı yudumlayacağız. Yeni yıla nasıl girersek öyle geçermiş geyiği yapıp iyi ki birlikteyiz, ay biz ne şanslıyız diye şımaracağız.
Her sene yılbaşında kararlar alıp uygulanmaz ya. Bu defa öyle olmayacağını umuyorum. Ne de olsa kararları bu defa yılbaşından önce aldık. Yeni yılda da bloğumuzun vazgeçilmez teması olan rejim ve diyet yazılarım sürecek. Daha çok aşk, daha az monotonluk üzerine yazacağım. İşten daha az bahsedeceğim ama eskiden yazdığım gezi yazılarına da bir parça dönüş yapmak eskileri ortaya döküp kayıtlara geçirilecek. Her ay en az bir film, bir tiyatro ya da opera izlenecek. Kitap okunacak. Kitabın yanında artık biraz şiir de okunacak. Hatta en kısa zamanda bir Can Yücel kitabı edinilecek. Zaman daha iyi kullanılacak. Ofisteki yeniden yapılandırma çalışmaları tüm hızıyla sürecek. Daha bakımlı olunacak, tırnaklar dibinden kesilmeyecek, hiç olmazsa parlatıcı sürülecek. Akşamları göz makyajı temizlenmeden yatılmayacak. Çok su içilecek, günde mutlaka bir elma yenecek. Bence 2010 çok güzel geçecek:)
Peki 2009 nasıl geçti? Aslında belki de önce onu yazmak gerekti ama benim gibi ileri dönük planlama delisi biri için 2009 yılı şimdiden bitip geçmişe gömüldü bile. Ama yine de haksızlık etmemek gerek. 2009 çok verimli bir seneydi. 2008’de bir nevi iş değişikliğinin üzerine 2009’da oturduğumuz evi değiştirdik. Değişiklikte ferahlık var dedikleri şey doğruymuş. Çok güzel bir çalışma odası yaptım kendime, kocaman kütüpanesi olan, rahat bir kanepe televizyon ve çalışma masasıyla döşeli bir oda. Oda yetmedi, iş yerindeki odamda da köklü bir değişikliğe gittim. Tabiri caizse odayı yıkıp yeniden yaptım. Nefis oldu. Tam çalışılası bir yer haline geldi.
Ama en büyük yenilik Adamla oldu. Çok kavgalı, fırtınalı günler yaşadık ama hepsi tatlıya bağlandı. Hala uyum sağlamaya çalışmakla meşgulüz, dalgalana dalgalana ilerliyoruz. Güzel olan tarafı da bu zaten: İLERLİYORUZ.
Bu sene daha önce görmediğim bir ülke gördüm: Norveç. Osloya bayıldım. Onun dışında çok fazla yurtdışına çıkmadım. İki kez Brüksel’e 1 kez de Lüksemburg’a gittim.
Bir kere Sapanca’ya, bir kere de Abanta gittim. İş dışında kendim için çok fazla seyahat edemedim sadece 1 haftacık Ayvalık’a kaçabildim. İstanbul’da IMF toplantılarına tanıklık ettim. Anadolu ateşini izledim. Dolmabahçe sarayını ilk kez protokol turuyla kısacık görebildim.
İlk cheesecake’imi yaptım, çok beğendim. Gossip Girl müptelası oldum dum dum duma duma dum, kırmızı mum.
İşte bir seneyi böyle geçirdim.