Sarah McLachlan dinleyerek başladım güne. Sonsuzluk hissi uyandırıyor bu kadın bende. Şarkıları dinlerken kendimi her sabah başka bir şehirde uyanıyor gibi hissettim. Sanki bu sabah New York’ta uyandım ben. Kahvaltı yapmadan çıktım evden. Köşedeki coffee shoptan orta boy bir café latte aldım. Hava soğuk. İşe yürüyerek gidiyorum. Uzun çizmeler, kalın, sıcak tutan siyah bir palto, belki bir şapka. elimde parmakları açıkta bırakan siyah yarım eldivenler. Sigara içmiyorum. Bırakmışım. Arada kafamı kaldırıyorum. Gökyüzüne bakıyorum. Kulağımda ipod. Sarah’yı dinliyorum. Gökyüzü gökdelenlerin arasından ışıldıyor masmavi. Ayaz var ama hissetmiyorum. Mutluyum….
İnsanın hayatının sınırları nedir? Sınırlar zaten kendiliğinden var mıdır yoksa o sınırları kendisi mi belirler? Bence insan kendi sınırlarını kendi koyuyor. Yani, istediğimiz ama gerçekten istediğimiz ve uğruna çabaladığımız herşeyi elde edebiliriz. Ben her sabah bu New York sabahında hissettiklerimi hissederek uyanmak istiyorum ve bunun için elimden geleni yapacağım. Söz verdim kendime.