Bu haftasonu da su gibi akıp geçti. Cumartesi günü öğleden sonra saat 4’e kadar çalıştım. Gerçi artık standart olduğu için zaten haftasonu tam 2 gün tatil yaptığım da şaşırıyorum ben. Çıkınca doğru Bilkent’e gittim. Gece eve döndüğümde saat 2’ye geliyordu. Değişik bir öğleden sonra ve akşam oldu çünkü hayatımda ilk kez elime x-box konsolunu aldım. Ben normalde bilgisayar oyunu oynamayı sevmem. Şimdiye kadar farmville, café world dışında oyun oynamışlığım da pek yok sayılır aslında. Adam’a o kadar itiraz ettim. O kadar itiraz ettikten sonra insan utanır değil mi ya dur ben oynuycam diye şımarıklık yapmaya. Oynamayı doğru dürüst beceremesem de oyunun salgılattığı adrenaline kaptırınca kendimi, dünyanın geri kalanını unuttum sanırım. Araba yarışıda süper eğlenceli çünkü güzelim Lamborghini Diabloyu çarpa çarpa , sürte sürte kullanmak başka bir zevk. Öbür taraftan, heyecandan kendimi öyle bir kasmışım ki, geçici bir süre sol bileğimde hafif bir şişlik bile oldu. Rastgele tuşlara basıp hamle yaptıkça ya da viraj döndükçe hop o9turup hop kalkmak süper. İşte bu yüzden başta çok itiraz ettiğim eve oyun konsolu alma fikri bana artık o kadar da saçma gelmiyor esasen. Tabi bu durum en çok adamı mutlu edecek ve ben şimdi kendisine doğumgününde xbox almadığım için kendime çok kızdım!
Atlas Tozu 