Browse by:

Erol Bey

Biraz geç oldu ama bu hikayeyi mutlaka anlatmam lazım diye düşündüm. Bu hafta Salı günü, sabah işe geldim. İçeride kocaman bir buket papatya duruyor. Vazoya koyulmuş. Ama üzerinde kimden geldiğine dair bir işaret yok. Sorumun cevabı 5 dakika sonra bana çay getiren Erol Bey’e sorunca çıktı ortaya. Evden gelirken çiçekçilerin önünden geçiyormuş. Bakmış kocaman taze…

Do your own thing! fuck others!

Bahar geldi. Ama benim çiçekli böcekli yazılar yazasım yok bu aralar. Nedense yine iş kaynaklı bir can sıkıntısı süreci yaşıyorum. Çalan telefonlardan, giren çıkanın bolluğundan konsantrasyon problemleri yaşıyorum. Dedikodular, söylentiler canımı sıkıyor. İnsanların memnuniyetsizlikleri, başarının değil de gücün daha önemli olduğu dengeler moralimi bozuyor. Sonra düşünüyorum. Aslında benim kaygılanacak, üzülecek, mutsuz olacak bir durumum yok…

Tembelim ben aslında

Bakıyorum da bu aralar yazdığım yazılarda habire birşeyler istiyorum. Ne yapalım bu seneyi biraz talepkar geçiriyoruz sanırım. Bugünkü talebim manikürlü, ışıl ışıl ojeli tırnaklar. Bıktım erkek elleriyle dolaşmaktan ortalıkta. Şikayetçiyim ama bu duruma bir el de atmıyorum.  Vaktim de var bu tip kadınsal şeylerle ilgilenecek ama benim işime gelmiyor sanırım. Tembelim ben aslında… Aslında adamında dediği gibi…

ankara’da nereye gidelim ya da gitmeyelim vol. 1

Bu haftasonu dışarıda gezinirken hep gittiğimiz yerlere gitmeyip farklı bir yer deneyelim dedik. Aslında amaç yemek yemek falan da değildi sadece soğuk sıcak bir şeyler içip sonra dolaşmaya devam etmekti. Tunalı’da bir süredir yanından geçip hiç içine girmediğimiz Ninda Cafe’ye gittik.  Bundan yaklaşık 3 ay önce Italic’le birlikte keşfetmiştik Ninda’yı. Yeni açılan işletmelere destek vermek gerektiğini…

kaybedecek vakit yok ki

Bu haftayı ıvır zıvır işlerle uğraşarak geçiriyorum maalesef. Yapacak o kadar çok işim var ki bu ıvır zıvırların vaktimi bu kadar çok çalmasına da çok bozuluyorum. 23 Nisan’ın 3 günlük tatili bitti. 1 Mayıs zaten Cumartesi gününe denk geliyor. Önümüzde uzun bir Mayıs ve Haziran ayı var biraz sakinleşene kadar. O yüzden bu aralar yapmak…

En kısa zamanda yapmak istediklerim…

1- Ankara Kalesindeki salaş gözlemecilerde sabah kahvaltısı etmek, arkasından Rahmi Koç Müzesi, Çengelhan  ve “Hayallere Sığmayan Minyatür Odalar” sergisini ziyaret etmek üstüne de  Divan Çengelhan Brasserie’de bir kahve içip soluklanmak. 2-Kütüphanemdeki yarım bıraktığım kitapları bitirmek 3-Her hafta sonu bahar kahvaltıları yapmak, çayıra çimene yayılmak, 4- Hala alamadığım saksı çiçeklere sahip olmak, 5- Lost, Fringe ve…

Osmanlı Pilavcısı

Bugün eve doğru gelirken yolda Osmanlı Pilavcısının seyyar arabasına denk geldik. Ben bu vakte kadar seyyar arabalarda satılan kurufasulye, pilav turşu olayından bir haberdim. Ama fikir çok hoşuma gitti. Üstelik denediğimiz kadarı ile kurufasulye pilavın tadı da cidden süperdi. Canı gönülden destekliyorum.  Bu fikirle karşımıza çıkan girişimcilere de kocaman bir bravo gönderiyorum. Sokak kültürünün ölmemesi,…

Popmundoda kocamdan miras kalmış :)

Artık  iki ayda bir acaba hala yaşıyor mu diye girdiğim popmundoda benim kız ilk, tek ve zaten boşanmış olduğu kocasını gömmüş, az daha kendisi de mezarı boyluyormuş. Bir girdim bizimki mezarlıkta geziniyor. Çık yürü git bir otele dedim… kıpırdayamam dedi… zor kurtardık sanırım bu defa  da paçayı… sonra bir baktım bizimki üstünde 5 milyon dolara…

Başlık koyamadım ben sana

Uzun süre yazı yazmayınca yazdığım yazının başlığını ne koyacağımı şaşırıyorum. Bu yazı da öyle bir yazı oldu. Günler, haftalar birbirini kovalıyor. Ben dünyada Türkiye’de ne olduğunu çok da bilmeden ya da çok da fazla aldırmadan yine kendi gündemim içerisinde yuvarlanmaya devam ediyorum. Son yazdığımdan bu yana iki kitap bitirdim sayılır. İlki Dan Brown’ın Kayıp Sembolü, ikincisi…