Uzun süre yazı yazmayınca yazdığım yazının başlığını ne koyacağımı şaşırıyorum. Bu yazı da öyle bir yazı oldu. Günler, haftalar birbirini kovalıyor. Ben dünyada Türkiye’de ne olduğunu çok da bilmeden ya da çok da fazla aldırmadan yine kendi gündemim içerisinde yuvarlanmaya devam ediyorum.
Son yazdığımdan bu yana iki kitap bitirdim sayılır. İlki Dan Brown’ın Kayıp Sembolü, ikincisi de Ayça Şen’in Hırs ve Cezası. Okudum sayılır diyorum çünkü kitabı sabah işe giderken okuyup bitiririm diye yanıma almıştım ki bitiremeyip bir de işte masamda unuttum.
Hırs ve ceza bir yazarın yazamadığı romanın romanı. Ama öyle ki sanki Ayça Şen oturmuş, bir haftada karalamış sonra da yayıncıya yollayıp bastırmış. Eğlenceli mi? evet belki ama kitap gibi bir kitap ya da roman gibi bir roman olmamış bence!
Dan Brown iyiydi sürükleyiciydi… Ancak finali bana biraz kof geldi…. Detaya girip de spoiler vermiyorum.
Dün akşamdan beri kütüphanemdeki okunmamış kitapları bir araya toplamaya çalışıyorum. O kadar çok ki… Alışveriş delisi kadınlar genelde kıyafet alırken ben parayı kitaba, cdye, dvdye harcamışım sanırım. Bir de aldığım kitabın içine tarih yazma huyum olduğu için 3 sene önce alınmış kitapların hala kütüphanede sessizce okunmayı beklemelerine epeyce şaşırdım. Şimdi kendime bir yasak koydum. Evdeki kitaplar bitene kadar kitap almayacağım. En azından minimum ölçülerde alacağım. Bir şeyi yarım bırakamama gibi bir saplantım olduğundan önce yarım yamalak bıraktıklarımı bitirmek gibi bir fikir var kafamda.
Listeden neler var neler….
Yaşar Kemal, Dostoyevski, Oya Baydar, Orhan Pamuk, Milan Kundera vs vs vs….
Bakalım ne kadar zaman alacak…