Mayısın ilk haftasonu, Bilkent Mayfest, Ankara kalesi, And Kafe, Çengelhan

Mayısın ilk haftasonu son derece hareketli geçti. Hem çalışıp, hem deli gibi içip, dansedip, üstüne güzel bir sabah kahvaltısı ve müze gezisi yapmayı üstüne bir de Vadi’de yürümeyi becerdim. Şu anda evde acaba biraz daha çalışsam mı yoksa çalışmasam da kitap okuyup, müzik mi dinlesem diye düşünüyorum. O yüzden öncelikle hem haftasonunu anlatacak bir yazı yazayım böylece zaman kazanayım diye düşündüm:)

Sessiz sakin geçen Cuma akşamının ardında Cumartesi sabahı saat 9.20’de işe gittim. Saat 11.45’e kadar soluksuz bir şekilde acil bekleyen işleri tamamladım. Aslında daha kalsam akşama kadar yapacak bir sürü iş bulurdum ama havanın güzelliği benim süratle kendimi dışarı atmama vesile oldu.

Bilkent’e varmak en fazla 15 dakikamı aldı. Önce Adam’la tavla oynayıp ona haftalık dersini verdikten sonra 😛 battaniye, çekirdek ve biraları alıp Bilkent şenlik alanına yollandık. Önce  şenlik alanının iki sahnesinin arasına oturup çimlerin üzerine yattık, arkasından yerimizi değiştirip, arka tarafta gürültü ve kalabalıktan biraz daha uzakta bayır aşağı bir yere tünedik. Güneşin altında yeşilin bin çeşit farklı tonuna bakarak mangolu votkaları yuvarladık. Üstüne kalkıp kıtlıktan çıkmış gibi dürümleri, gözlemeleri götürdük. Ama asıl komiklik artık eve dönmeye hazırlanırken bir anda fikir değiştirip dansetmeye başlamamızla oldu. Aradan 5 belki 10 dakika geçtikten sonra yanımızda bizi taklit etmeye başlayan 3 ufaklığı bizim farketmemizle birlikte olay çığrından çıktı. O andan itibaren yaklaşık yarım saat ya da 45 dakika sürecek olan dans sınıfımız başlamış oldu. Ne eğlendik, ne zıpladık ve hopladık anlatamam. Çocukların henüz ego ile zehirlenmemiş bünyeleri ve ekip oyunu oynayabilmekte yetişkinlerden çok daha başarılı olmaları eğlencemizin asıl kaynağıydı sanırım. Tabi bizim de onların yanında  gösterdiğimiz performans takdire değerdi. Bu eğlencenin ardından eve dönüş yolculuğunda bol bol su içerek kaybettiğimiz suyu yerine koymaya çalıştık.  Bu arada  Bilkent bahar şenlikleri esnasında tüketilen alkol miktarını bir fırsata dönüştüren Real tam kasaların arkasında alkollü ve alkolsüz içecek satışı için  büyük buzdolapları koymuştu. Acelesi olan şenlikçilerden epeyce para kazandıklarını tahmin ediyorum.

Oldukça yorucu  geçen bu gecenin ardından bu sabah saat 11.00 gibi bu defa Ankara Kalesine yollandık. Aslında ben bu defa yeni bir yer denemek istiyordum ama yine And Cafeye gittik.   Gelecek sefere ise Kirit Kafe’ye gidilmek üzere kendime not yazdım. Kahvaltı güzeldi. Abartılı değildi. Ama biraz daha iddialı da olabilirdi aslında. 

Kahvaltının ardından, haftalardır ağzımdan düşürmeden gitmek istiyorum dediğim Rahmi Koç Müzesi’ndeki Hayallere Sığmayan Minyatür Odalar sergisi gezildi.  Serginin aslında Ankara 15 Şubat 2010 tarihi itibarı ile gösterimden kalkması gerekirken Ankara’da gördüğü yoğun ilgi nedeniyle 20 Haziran tarihine kadar uzatılmış.

Sergide tam 28 tane minyatür oda var. Bu mini mini odaların değerini anlatmak için Clinton ve Forbes gibi büyük ailelerin elinde bu minyatür odalardan bulunduğunu söylemek kafi sanırım. 17. Yüzyıl Korsan Kaptanın Kamarası, New Orleans Oturma Odası, Wintergarden Tiyatrosu Kulisi benim en beğendiğim minyatür odalar oldu. Sergiye özel olarak hazırlanan kitapçık Bilet satış ofisinde 20TL’ye satılıyor. Sergiden çıktıktan sonra detayları unutmak istemeyenler için edinilmesi iyi bir fikir olabilir çünkü sergi gerçekten de çok etkileyiciydi. Henry Kupjack’in  detaylar konusundaki başarısı görülmeye değerdi. Öyle ki her birine en az 5 dakika bakmadan minyatür odaların içerisinde tam olarak neler olduğunu kavramak mümkün değil. 

Serginin yanında bir de Rahmi Koç Müzesi’ni gezmiş olduk. Ankara’nın ilk teknoloji müzesi olan Çengelhan Rahmi Koç  Müzesi ameliyat aletleri, dişçi koltukları ile içime korku saldı ancak yine de tüm bunları görmek ilgi çekiciydi. Bu sergi ve müze gezisinin üzerine bir de Çengelhan Brasserie’de cheesecake-limonata keyfi yapılınca günün mükemmelliği de tamamlanmış oldu. Çengelhan Brasserie gidilecek yerler listesine eklendi ve hatta havalar biraz daha düzelince bir de terası olan Divan Café denenmeye karar verildi.

Bu kadar güzel bir haftasonunun ardından koşturmacalı bir çalışma haftası beni bekliyor. Ama biliyorum ki halledilemeyecek hiç bir şey yok. Herkese nefis bir hafta dilerim. 🙂

1 comment

Add Yours

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s