Browse by:

Şimdi…

Dışarıda inanılmaz bir rüzgar var.  Öyle bir rüzgar ki önüne katıp, herşeyi sürükleyip götürebilir. Bu rüzgarlı gecede, ben son iki saattir Tarkan’ın son albümünü dinliyorum. Eh, hep caz, cuz dinleyecek değiliz ya. Mutlu oluyorum bu albümü dinledikçe. Az evvel camı açtım. Rüzgar yüzüme vururken, kulağımda Tarkan, elimde bir sigara. Rüzgar sigarama ortak. Bir fırt o…

Bol hediyeli bir ayın ardından…

Kasım Ayı bitmek üzere… Yoğunluğun ve bol hareketin yanı sıra aslında iyi tarafından bakarsak içinde uzun bir tatili de olan güzel bir ay geçirdik… Tek tek yazacak fırsatım olmadığından unutmamak adına her bir güzellikten birer kare koymak istiyorum buraya… Çiçekler… Çikolatalar… Hem de İsviçreli.. Benim için dikilen bir fidan… Artık benim de dikili bir ağacım…

Beypazarı 2: biraz tarih, biraz yemek

Beypazarı yazı dizisinin bu ikinci bölümünde biraz tarihten, biraz mutfaktan bahsedeceğiz. Bu konuda Beypazarı Belediyesi’nin sayfası son derece faydalı bir kaynak. O yüzden eğer bir haftasonu Beypazarı’na gitmeyi planlıyorsanız, öncelikle buraya bir göz atın derim.   Ayrıca bir önceki yazıda  bahsettiğim Yaşayan Müze dışında Beypazarı Tarih ve Kültür Müzesi ve Beypazarı Kent Tarihi Müzesi de mutlaka…

son akşam yemeği

Hayır hayır Michelangelo’nun Son Akşam Yemeği tablosundan bahsetmiyorum. Bu benim yarınki yeni maraton startından önceki son yemeğim… Bu ara sağlıklı besleniyoruz.. Yağdan, hamurdan uzak duruyoruz, o yüzden de bol bol balık yiyoruz. Diyet denilen şey  yakamızdan hiç bir zaman düşmediği için önümüzdeki günlerde hiç yağ koymadan pişirebileceğiniz yemek tarifleri yazacağım. Aslında bana öneride bulunabilecek olanlar var…

Beypazarı 1: Yaşayan Müze

Bayramın ikinci günü sabah Eskişehir’e gitmek için plan yaptık. Hızlı tren biletlerimizi alabilmek için TCDD’nin web sayfasına girdik. Sayfaya giren var çıkan yok. 10 dakika uğraşıp üye oluyorsunuz sonra da sayfanın çalışmadığını görüp sinirlerinizi bozuyorsunuz. O zaman telefon hakkımızı kullanalım dedik telefona sarıldık. Bu defa gördük ki telefonlar meşgul. Bir telefon bu kadar meşgul çalamaz…

Tatilin sonuna doğru: sabah kahvaltıları

9 günlük tatil geçti de bitiyor nerede ise.. Benim için biraz gezi, biraz dizi, biraz film izleyerek geçti. Havanın hepimize geçtiği torpil sayesinde şahane sabah kahvaltıları yaptım… Açık büfe değil, 40 çeşit yok, ama güneş var, zevkle hazırlanmış bir kahvaltı tabağı var, güzel müzik var, e daha ne olsun? Her sabah kahvaltım lütfen böyle olsun…

Sanat Uzun Hayat Kısa… Bir kitap Bir Karikatür…

Dün ve bugün internette gezinirken bulduğum bir karikatür ve bir kitap beni yine sanat üzerine birbiri ile çelişen çakışan ve çatışan düşüncelere sevketti. Zülfü Livanelinin Haziran 2010 tarihinde çıkmış olan Sanat Uzun Hayat kısa kitabına rastladım önce… Kitabı okumamakla birlikte kırmızı kapağındaki mottolar beni epeyce cezbetti. Esasen birbirinden çok alakasız görünen 5 ayrı cümle yer…

Ankara-İstanbul-Paris

31 Ekim akşamı ile başlayan bir haftalık maraton esnasında 3 ayrı şehirde birbirinden çok ayrı geceler geçirdim. Öyle ki sabah uyandığım ortamla akşam günü bitirdiğim ortam arasındaki fark yüzünden ben bile sabahtan akşama kadar kaç gün geçtiğini sayamadım. İşe Pazar akşamı Trilye ile başladık. İş yemeği olmasından dolayı aldığımız fiks menü yabancı konuklara parmaklarını yalattırırken, yerli misafirlerimizin…

Yeni Yıl illaki 1 Ocak’ta mı başlar?

Yeni yıl suni de olsa insanlara yeni başlangıçlar yapma şansı verir ya, işte ben de bu hafta yeni bir yıla girmiş gibi hissediyorum kendimi. Bunda en büyük pay kuşkusuz bir doğumgününü daha atlatmış olmak. Öte yandan, uzun zamandır kafamı kurcalayan bir işi çatışarak da olsa bu hafta halletmiş olmamın da benim için büyük önemi var.…