Lezzet Sineması 1: Mutfakta Siyaset Olur mu? Politiki Kouzina ya da Politik Mutfak/İstanbul Mutfağı

1

2005 yılında Brüksel’de Komisyon’da staj yaparken, Grand Place’a yakın balık restoranlarının olduğu sokaklardan birinde vizyondan kalkmış, bir- iki yıllık filmleri gösteren bir sinema vardı. Bir Alman arkadaşımızın önerisiyle gittik bir akşam. Politiki Kouzina adında bir film vardı o seansta gösterimde. İzledim, hüzünlendim, bayıldım, çok sevdim. Türkiye’ye döndüğümde DVDsini aradım. Ama bulamadım. Meğer o zaman film daha Türkiye’ye gelmemişki zaten. Geçen yıl D&R’da gezerken bir baktım Film Bir Tutam Baharat” adı ile 10TL’lik DVD’lerin arasında duruyor. Her eve lazım diyerek aldım. Ardından ilk önce Adam’la izledik, aradan bir yıl geçti bu defa geçen bayram tatilinde eve davet ettiğimiz yakın bir arkadaşımızla bir kez daha izledik.  Filmi 3. izleyişim olmasına karşın, ne dikkatim dağıldı, ne de bittiğinde içimde bıraktığı hafif buruk, hafif sıcak his azaldı. Sonra filmi unuttum.

2

Dün akşam işten geldim, bir yandan yemek hazırlıyorum bir yandan da anneme laf yetiştiriyorum. Annem elimdeki kimyon kavanozuna bakarken, o kadar çok baharat koyma, yemeğin lezzetini kaçıracaksın dedi. Ben anneme gülümseyip, sen de hiç sevmezsin zaten dedim. Annem güldü. Ben de güldüm. Dedim ki ben eğer baharat olsaydım kimyon ya da tarçın olmak isterdim. Annem ben nane olurdum dedi. Bu sefer ikimiz de güldük.

3

Dün gece, yatmadan önce kütüphanemin önünde durdum. Aynı rafta duran üç kitabı birden çektim. Kitapların hepsi mutfak kültürü ile ilgili idi. Birinin adı “tehlikeli Tatlar: Tarih Boyunca Baharat”dı. Okumalıyım bu kitabı dedim içimden.  Baş ucuma koydum. Bu sefer içimden sordum: Yemeğin siyaseti olur mu? – “Olur” dedim. Güldüm ve uyudum.

 4

İşte tam da bu yüzden, yukarıda bölük pörçük anlattığım anlarda aklımdan geçenlerin bana düşündürdüklerinden, yakın zamanda değil de çok uzun zaman önce izlediğim bir filmi anlatmaya karar verdim sizlere. Allahım bu ne uzun girizgah oldu böyle…)

 

Politiki Kouzina filminin Türkiye’de bilinen adı “Bir Tutam Baharat”. Tam Türkçe çevirisi ise POLİTİKİ kelimesinde vurguyu yaptığınız heceye göre Politik Mutfak/İstanbul Mutfağı olarak değişebiliyor. Filmin yönetmeni Tassos Boulmetis. Kendisi Kadıköylü. 1957’de istanbul’da doğmuş. 1964’te ise Yunanistan’a göç etmiş. Bir film yapmış ki gözünüze, midenize bayram olur. 

Astronomi ve astrofizik profesörü Fanis’in çocukluğu İstanbul’da geçer. Dedesi Vassilis’in baharat  dükkanı Fanis için astronomiye ve mutfağın renkli dünyasına adım attığı yer olur. Ne de olsa “gastronomi” kelimesi içinde astronomi sözcüğünü de saklamaktadır. Ahşap baharat dükkanının üst katında, dede torun bir yandan baharatlarla güneş sistemini çalışırlar, bir yandan da damağımızın tadı tuzu olan baharatları tanırlar.

 Dedesi biberi tattırır küçük Fanis’e ve sorar: “Biber, sıcaktır, yakar”, o zaman ne olabilir? Fanis “güneş” der. Merkür de sıcaktır… O zaman Merkür de biber. Peki ya  Venüs? Venüs tüm kadınların en güzelidir. İşte bu yüzden tarçın hem tatlıdır hem de acı, “Bütün kadınlar gibi”… Ya dünya? Dünya yaşamdır. Yemeği lezzetli yapan tuzsa yaşamımızın da yemek gibi tuza ihtiyacı vardır.

 İşte bu dükkanda, Fanis kendi yaşlarındaki Türk kızı Saime’ye aşık olur. Fanis Saime’ye köfte yapmasını öğretir, Saime de Fanis için dans eder… O günlerde, dünyanın tarihi mekanlarını baharatlarla anlatmaya devam eder Vasilis Dede bu iki velede.

 Ancak bu naif aşk, politikaya kurban gidecektir. 1964’te Kıbrıs olayları yüzünden İstanbul’un Rum nüfusu göçe zorlanır. Türk vatandaşlığı bulunanlar dışındakiler sınır dışı edilir. Tren istasyonunda Saime’nin hediye ettiği oyuncak mutfak Fanis’in hayatına da damga vuracaktır….

 Hikaye gerçekten çok güzel. Arada geçen Türkçe konuşmalar, Yunanca bir cümlenin sonunda duyduğunuz “tamam”lar aslında birbirimize bir bıçağın iki yüzü kadar yakın olduğumuzu da gösterir. İnanılmaz yemek sofraları, çok güzel İstanbul manzaraları, dedenin İstanbullu arkadaşları, baharatlar, tatlar, hayat ve tuz.

 Bıraksanız bütün filmi yazacağım ancak izlememiş olanlara haksızlık olur. Mutlaka izleyin ve yemek siyaseti nasıl olurmuş siz de görün 🙂

5 comments

Add Yours
  1. oburcan

    Uzun zamandır yazılmış en iyi post olduğunu düşünüyorum. Bir film ancak bu kadar içten , samimi ve hoş anlatılabilir. Oldukça etkilenmiş olduğun anlaşılıyor. Yarın ilk iş D&R.
    Teşekkürler Epicurious,varol…

  2. tütü...

    Filmi ne yazık ki izlemedim ama, paylaşmak istediğim birkaç şey var. ”Poltiki Kuzina” filminin danışmanı Sula Bozis’le, eylül ayında ADALAR MÜZESİ etkinliklerinde bir söyleşide tanıştık. Doğma büyüme Büyükada’lı Fıstık Ahmet’in Büyükada’daki meyhanesinde yapılan söyleşinin teması ”Eski Bayramlar, Panayırlar ve Yeme İçme Kültürü”ydü. Yirmili yaşlarına kadar İstanbul’lu olan Sula Bozis, daha sonra ailesiyle birlikte Atina’ya yerleşmiş. Noel hazırlıklarında yapılan çöreğin hamurunun yoğuruluş zorluğunu, erkeklerin yemekle ilgili yaptıkları ender işlerden birinin bu hamuru yoğurmak olduğunu ve daha birçok eski alışkanlıktan bahsettikten sonra, yemeklere konacak baharat miktarı konusuna çok hassasiyetle değinmişti. Çok ama çok keyifli bir söyleşiydi. Büyükada’da akşamüstü, kırmızı şarap ve zeytinyağında beyazpeynir eşliğinde….

    • Epicurious

      Yemek yapmak ve yemek kadar bir bilenden dinlemek de bir o kadar keyifli bence. Filmin danışmanı ile tanışmak gerçekten de çok hoş bir raslantı olmuş. Filmi de yakın zamanda izlemenizi dilerim… Özellikle Sula Bozisi tanıdıktan sonra daha da anlamlı gelecektir 🙂

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s