1900 Efsanesi: Giuseppe Tornatore, Tim Roth, Jazz, Piyano…

Yeni yılda film önerilerimiz sürerken, bu defa lezzet filmlerine kısa bir ara verip, ruhumuzun en büyük gıdası olan müzik konulu filmlere bir bakalım diyorum. İlk kez bundan 8-9 yıl önce izlediğim 1900 Efsanesi ya da İngilizce ismi ile The Legend of 1900, genelde çok fazla bilinmeyen, benim maalesef sinemalarda gösterildiğini de hatırlamadığım bir Giuseppe Tornatore filmi. Tornatore’nin akıllarda en çok yer etmiş filmi Cinema Paradiso kadar güzel ve etkileyici bir hikayesi var 1900 Efsanesinin. Yönetmenin masalsı anlatımı bu filmde de kendini hissettiriyor. Filmin başrol oyuncusu ise Tim Roth.

Film sondan başlayarak, geri dönüşlerle bize 1900 efsanesini anlatıyor.  Trompetçi Max, meteliksiz kalmıştır. Elindeki tek değerli şeyi olan trompetini satmak üzere bir ikinci el dükkanına girer. Dükkan sahibi ile kısa bir pazarlıktan sonra emektar trompetini değerinin epey altında satmak zorunda kalır. Tam dükkandan çıkmadan önce dükkan sahibine rica ederek, son bir şarkı çalmak ister. Dükkan sahibi teklifi kabul eder ve Max şarkıyı çalar çalmaz, şarkının bir yerden tanıdık olduğunu farkeder. İkinci bir el piyanonun içinden çıkan kırık plakta çalan şarkı ile Max’in çaldığı şarkının aynıdır. İşte böylece Max hikayeyi anlatmaya başlar.

Amerika ve İngiltere arasında mekik dokuyan transatlantik gemisi Virginian’da bir limon sepeti içerisinde piyanonun üzerine bırakılan ufak bebek, yolcular gemiyi terk ettikten sonra balo salonunda zengin müşterilerden  yere düşmüş değerli bir kaç parça eşya arayan geminin ateşçisi Danny Broodman tarafından bulunur. Danny bulduğu bu erkek bebeğe Danny Broodman T.D. Lemons 1900 adını verir.

1900 gemide büyürken Danny’den okuma-yazmayı  öğrenir, fırtınalı günlerde kamarasından okyanusun dalgalarını izler ve gizlice 1. mevkideki zengin müşterilerin  eğlendikleri balo salonunda çalan müzikleri dinler.

Babası Danny ile gazeteden at yarışı haberlerini okur.  Filmin bu bölümlerinde aralarında geçen diyaloglar gerçekten de izlemeye değerdir.

1900- Danny, anne ne demek?

Danny- Anne bir attır, atların en iyisidir, liderdir, anneye oynarsan sırtın hiç bir zaman yere gelmez.

1900- Danny, yetimhane ne demek?

Danny-Yetimhane  çocuğu olmayan yetişkinlerin gittikleri hapishane gibi bir yerdir.

1900- Yani ben olmasaydım seni yetimhaneye mi koyacaklardı?

Danny-Evet dostum.

Bu eğlenceli günler uzun sürmez, Danny bir iş kazası sonucunda hakkın rahmetine kavuşunca 1900 bu defa yetim kalır. Zaman akıp gitmektendir, bir gece bütün gemiyi çaldığı piyano ile uyandıran ve yaşına gire büyük bir yetenek sahibi olan 1900 ilerleyen zamanda geminin orkestrasının piyanisti olur. Hem 1. Mevkideki yolculara, hem de 3. Mevkidekilere çalmaktadır. Atlantik okyanusunu bir o yana bir bu yana geçerken, dış dünya 1900 için bilinmezlerle doludur. Gemiden hiç inmemiştir. Her karaya yanaştıklarında diğer mürettebat karaya çıkarken, 1900 geminin tepesinden onları izlemekle yetinir.

Filmin gerisinde, Max ile 1900’ün tanıştıkları gece, fırtınalı bir havada balo salonunda piyano ile yaptıkları dans, şimdiye kadar görülmüş en nefis düello sahnesi, arka planda aşk, bol ve güzel müzik var. Tim Roth’un oyunculuğu ise gerçekten olağanüstü. Güzel bir Pazar günü için tam bir keyif filmi olacağını düşünüyorum.

6 comments

Add Yours
    • Epicurious

      Ufuk açabilecek yazılar yazdığımı çok sanmıyorum ancak bu aralar güzel filmler öneriyorum gerçekten de 🙂 Mutlaka izlemelisin, beğeneceğine inanıyorum.

  1. oburcan

    Müzik konulu filmler içinde favorilerim Buena Vista Social Club ve Blues Brothers’tır. Soundtrack’leri en az film kadar güzeldir.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s