Ne Çok Yemiş İçmişiz… (Özet)

Bugün kimisine yakın zamanda, kimisine ise bir süre önce gittiğimiz mekanlardan söz etme zamanı. Buyrun, okuyun:

High Fun: Cumartesi akşamı Bilkent 3-Ufuk çarşısındaki High Fun’ın açılışına gittik. High Fun adından da anlaşılacağı üzere bir game pub. İçeride playstation ve dart oynamak ya da kareoke yapmak mümkün. Kareoke çok keyifli ancak High Fun ile ilgili olarak beni en çok şaşırtan şey yemeklerinin lezzeti oldu. Genellikle Publarda panelenmiş, soğan halkası, kaşar peyniri, patates kroket, poppers tarzı şeyler çok lezzetli olmaz. Bizim masaya söylediğimiz karışık pane tabağında ise herşey gerçekten de çok lezzetliydi. Hatta o kadar lezzetliydi ki  resmini bile çekemeden o koca tabağı bitirivermişiz. Masaya gelen köfte dürüm ve sebzeli krep de çok güzeldi. Öte yandan, açılış şerefine hazırlanmış kanepeleri ve meze tabağını da çok kısa sürede midemize indirdiğimizi söylemem gerek.  Bilkent’in tepelerinde oturanların evden fazla uzaklaşmadan, güzel vakit geçirecekleri bu mekanı herkese öneririm.

Künar Pide: ODTÜ’ye giden arka yol üzerinde, nefis pideler yapan bir mekan Künar Pide. Biz bir öğle yemeğinde gittik ve burada gördüğünüz pideler dışında, çöp şişlerini de denedik. Çok lezzetli idi gerçekten de. Tam ocağın yanına oturduğumuz için pidelerin nasıl yapıldığına da yakından şahit olduk. Menülere kullandıkları malzemelerin markalarını da tek tek yazmışlar. Pideler zeytin yağı ile yapılıyormuş. Ben özellikle kaşarlı kuşbaşılı pidesini şiddetle tavsiye ederim.

Kişniş: Kişniş geçen yıl gittiğimiz bir restorandı. Bestekar sokakta bir apartmanın alt katında Mardin yemekleri yapan bu küçük restoran bizi mezeleri, içli köfteleri ve dolmaları ile mest etmişti. Şahsen ben ana yemek olarak söylediğimiz Mardin Kebabını beğenmedim. Etinin bana çok yağlı ve biraz da kokulu geldi. Ancak yine de diğer kebap seçenekleri ve dolma-köfte çeşitleri için en azından bir defa denemeniz gereken bir yer olduğunu düşünüyorum.

Marmaris Balıkçısı: Ankara’daki balık restoranların sayısında  ciddi bir artış var. Balıkçıköy,  Kefaluka, Ayvalık Meze Balık, Bay Nihat, Kalabalık, Laterna, Yosun…. Bunların bir kısmına ise   mavi-beyaz renklerin ve duvarlara asılan seramik balıklar, deniz böceklerinin bulunduğu bir dekorasyon trendi hakim.  Sanırım ben bu stilden feci şekilde sıkıldım…. Balık illaki mavi beyaz kareli masa örtüleri üzerinde yenecek diye bir kural yok ki. Neden daha orijinal bir şeyler yaratmak istemiyor acaba restoran sahipleri? Hem öylesi daha akılda kalıcı olmaz mı? Fark yaratmak her zaman hoştur derim ben. Restorana gelince, balık söylemeden mezelerini denedik. Girit ezmesini çok sevdim. Somon dolma da güzeldi, ancak deniz börülcesi o kadar başarılı değildi. İlk kez yediğimiz levrek turşusu ise gerçekten çok lezzetliydi.  Peki bir daha gider miyim? Sıra yeniden gelirse giderim. Ancak bu epey zaman alabilir.

1) Laterna: Keyifli, hep bildiğimiz gibi. Sevdiğimiz müzisyen arkadaşlarımız, rakı ve meze… Ara ara gittiğimiz bir mekan… Yazın tabi ki daha keyifli….

2)Guangzhou Wuyang: California Roll’u çok güzel yaptıklarını söylemiş miydim?

3) Portobello: İlk açıldığında gitmiştik, Tavuklu Quesadilla söylemiştik ve gelen tabağı zayıf bulmuştuık. Belki yeniden deneme zamanı gelmiştir.

4) James Cook: Bu da James Cook’un Tavuklu Quesadillası- Benim tercihim James Cook!

5) Bu tabak yaz tatilinden kalma 🙂 Kaş’ta yaptığımız Kekova  Yat turundan… Sıcak yaz günlerini hatırlamak güzel…

ve son  resim..

6) Fat Cat –Tuınus Caddesindeki bu Pub’da hızlı bir bira içip kalkmıştık bir ara… Çok esprisi olan bir yer değil…

Peki bunlar mı? Bunları biz yaptık:) En yukarıda menemen, ortada nutellalı,mısır unlu, fıstıklı  krepler, en altta ise bazlamadan kahvaltı pizzası 🙂 Adamın yaptığı Menemen ve nutellalı kreplerin tadına diyecek yoktu. Pizzalar da hep pratik hem lezzetliydi…  

Bundan sonraki günlerde bir kaç diyet yemek tarifi daha yazacağım sizlere… Sağlıcakla kalın.