Yaz olmasına rağmen yoğunluk azalmıyor… İşin kötüsü kafamın içinde kırk tane tilki her biri beni başka bir tarafa doğru çekiştiriyor. Aklımda bir yapılacaklar listesi var ancak kılımı kıpırdatıp da birini bile yapamıyorum. Gün bitiyor. İçimde bir pişmanlık duygusu. Yine yapmadım yapacağımı. Ertesi sabah oluyor. Uyanınca kendime söz veriyorum bugün şunları şunları yapıcam diye… Ama yine yapmıyorum!!!! İşte benim günlerim böyle kendine laf söz geçirememezlik, huzursuz bir tembellik , uyuzluk modunda geçiyor. Hani yazı bile yazamaz oldum bu uyuz ruh hali yüzünden. İşte bu yazıyla amacım şeytanın bacağını kırmak…. Sabah erkenden kalktığıma göre en azından bugünü faydalı değerlendirmek… Şimdi oturup bir liste yapsam. Sonra o listedeki en azından 3-4 tane maddeyi bu akşama kadar yapabilsem. Gece yatağa yattığımda nasıl bir iç huzuru duyarım acaba? Epeyce sanırım. Peki o zaman yapalım bir liste buraya… Akşama durum güncellemesi yapacağım…
1-Ev toparlanacak (30 dakika)
2-Atakuleye çıkılacak banka vs. işleri halledilecek (30 dakika)
3-Spora gidilecek (180 dakika)
4-Bülten yazıları okunacak, kontrol edilecek (120 Dakika)
Saatlerimiz şu anda 11.13’i gösteriyor. Şimdi kalksam hepsini yapacak rahat rahat vaktim var. Hatta öyleki bunların hepsini saat 5-6 gibi bitirip daha sonrasında başka şeyler yapabilecek vaktim de var. Haydi o zaman 🙂
Hiç üzülme onu yapamıyorum, bunu yapamıyorum diye. Çoğumuz aynı durumdayız. Ben öyle durumlar için şu cümleyi kullanıyorum ”ŞEMS, ŞEMS”…….Irak’ta savaştan önceki yıllarda çalışan elektrik mühendisi bir arkadaşım vardı, o anlatırdı. Bir trafik kazası olsa, adamlar arabadan iner, birbirine bakar, sonra yukarıyı gösterip ”ŞEMS, ŞEMS” dermiş.Yani kabahat hep o GÜNEŞTE….Ya işte böyle, sen de üzülme şems işte şems….
Sevgili Tütü,
Üzülmeyeyim diyorum ama planlı yaşayınca ruhuma öyle bir dinginlik geliyor ki anlatamam sana 🙂 Ama bu Şems olayını çok sevdim 🙂 Arada Şems hakkımı kullanmak üzere aldım bir yanıma koydum bile 🙂