Anadolu, dünyanın cennet coğrafyalarından biri, yüzlerce yıllık tarihe şahitlik etmiş, çok görmüş geçirmiş ancak heyecanını kaybetmemiş. Bizler bu coğrafyanın şanslı insanlarıyız. Çoğu zaman elimizdekinin kıymetini bilmeyen, elindeki oyuncağı hem çok seven hem de kırıp parçalamaktan çekinmeyen çocuklar gibiyiz. Aslında bir nevi ergenlik çağındayız. Çok duygusalız, ama çok gaddar da olabiliriz… Gururluyuz, zaman zaman kibirliyiz… Bazen bu kibire yeniliriz… Genellikle isyan halindeyiz… Yine de kendimize model olarak belirlediğimiz liderlere, önderlere laf ettirmeyiz… Sorgulamak yerine basite indirgemeyi severiz… Fanatizmin heyecanına kendimizi kolaylıkla kaptırabiliriz… Hayatın türlü renklerden oluştuğunu görmektense her şeyi siyah ve beyaz görmeyi tercih ederiz. Aynı zamanda çelişkiliyiz…
Çelişki ve Fanatizm
7 Ekim 2011 tarihli HaberTürk gazetesinde kocası tarafından vahşice öldürülmüş bir kadının fotoğrafı yayınlanıyor ve Türkiye böyle fotoğraf yayınlanır mı, böyle habercilik olur mu diye ayağa kalkıyor. Aradan sadece 2 hafta geçiyor ve bu defa uzun süredir muhaliflerle çatışma halindeki Libya diktatörü Muammer Kaddafi 20 Ekim tarihinde öldürülüyor. Sadece 2 hafta önce kan ve vahşete savaş ilan eden Türk medyası Kaddafi’nin linç edildiği kan revan içerisindeki görüntülerden pek de rahatsız olmamış ki insanın içini sızlatan, allak bullak eden bu sahneleri web sayfalarında paylaşmakta bir sakınca görmemiş. Çelişki tam da böyle bir şey değil mi?
Etli ve Sütlü
Peki ya 19 Ekim’de Çukurca saldırısı, 23 Ekim’de Van depremi… Büyük acılar birleştirici olurken fanatizmi de tetikleyebiliyor galiba… Etliyi sütlüyü nasıl da birbirine karıştırıveriyoruz… Şehit olan askerlerin bedelinin depremde ölen insanlarımız olduğuna inanıyoruz. Böylece adalete tanrısal bir boyut katarak ferahlayabiliyoruz. Demek ki kana kan dişe diş… İnsanoğlu dünyaya geldiği günden bu yana bir arpa boyu yol gitmemiş!
Bu noktada merak ediyorum, Türkiye’de her gün öldürülen, şiddet gören kadınlarımız, acaba neyin bedelini ödüyorlar? Ne bölge, ne sınıf, ne de sosyo-ekonomik durum ayrımı yapılmadan kendilerine ölüm reva görülen bu kadınlar acaba ne suç işlemişler de böyle cezalandırılıyorlar? Ya da her yıl bu şekilde hayatını yitiren kadınların durumunun terör ya da deprem kadar korkunç olduğunu göremiyor muyuz acaba?
Bir de ölümler sadece toplu olduğunda değil her zaman büyük üzüntü yaratmalı değil mi? 24 askerin şehit olduğu haberinden 2 gün önce 5 polis şehit olmuştu. Bu yazının yazıldığı sırada ise 2 polisin daha şehit olduğu haberi geldi. Ölümlerin sayısı az olunca daha mı az tepki vermek gerek gerçekten? Acı eşiğimiz bu kadar yükseldi mi acaba?
Ego ve Farkındalık
Canım Türkiyem OECD ve G-20 üyesi, dünyanın en büyük 17. ekonomisi… 50 yıldır süre gelen AB üyelik mücadelesi bir kenarda dursun, bölgesinde liderliğe oynayan, uluslararası alanda dikkatleri üzerine toplayan, dış politika tartışmalarının en az iç politika meseleleri kadar hararetle tartışıldığı bir ülke son dönemde… Bir ülkenin kendisine duyduğu özgüvenin yüksek olması muhakkak ki önemli bir şey, lakin deprem gibi insan hayatını tehlikeye atan bir doğal afet durumunda gelen yardımlara hele bir durun demek akılcı değil! Burada kendine güvenle egoyu ayırt etmek gerek sanki! Unutmayalım ki ego ikiz kardeşi olan kendine güveni her zaman kıskanır, sizi yoldan çıkarır!
Kamu maliyesinin temel prensipleri, deprem ve çılgın projeler…
Dün Maliye Bakanı Mehmet Şimşek düzenlediği bir basın toplantısı esnasında deprem vergileri ile toplanan paraların yol yapımı, sağlık ve eğitim gibi hizmetlere harcandığını söyledi. Kendisi bunu açıklarken, kamu maliyesinin temel bir prensibini gerekçe gösterdi. Bütçede genellik ilkesi uyarınca, belirli devlet gelirlerinin belirli harcamalara tahsisi mümkün değildi.
Bakan beyin söylediği prensip doğru. Ancak, adı deprem vergisi olan bir vergiyi 10 küsur yıldır toplayıp da depreme karşı koruyucu her hangi bir önlem alınmamış olması kabul edilebilir bir durum değil! Kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına fay hatlarıyla dantel gibi oyalanmış ülkemizde 10 yıldır iktidarda olan bir parti için bütçenin genelliği ilkesini gerekçe olarak göstermek kamuoyu aklını ve vicdanını tatmin etmekten uzak kalır.
Seçimlere çok kısa bir süre kala Başbakan büyük bir reklam kampanyasıyla “Çılgın Proje”sini açıkladığında gerçekten de çok şaşırmıştım. Zira daha o zamandan cari açığın nerelere gittiği ve gideceği belli idi. Neden yıllardır konuşulan, İstanbul depremine karşı önlemleri içeren çılgın bir proje ile çıkmamıştı karşımıza Recep Tayyip Erdoğan? Özellikle de tam seçim öncesinde depremle ilgili ayakları yere basan bir proje ile seçmeninin karşısına çıkmak daha mantıklı olmaz mıydı acaba? Böylesine güzel bir çılgın projeye kim hayır diyebilir, eleştirebilirdi?
Ben bu sorulara cevap veremedim. Kim verebilir?
canim uzun suredir icimden gecirdigim herseyi tek tek yazmissin cok guzel yansitmissin kalemine kalbine saglik…
kadina siddet: cezai yaptirim artmadikca ve Turk erkeklerindeki kompleks torpulenmedikce asla cozulemeyecek bir sorun…ya benimsin ya kara topragin sozu baska hangi yabanci dilde vardir cok merak ediyorum
Kaddafi: diktator de olsa katil de olsan onu oldurenlerin ondan 1 gomlek bile daha iyi oldugunu dusunmuyorum, bir cesetle fotograf cektirip guc gosterisi yapan bir zavallilik bana ozgurluk ve demokrasi yonunde umit vermiyor.
sehitler: ayni seyleri ben de hissettim. Tek basina olenler can degil miydi merak ediyorum. neden tepki 24 olunca veriliyor. 1 tek insanin olmesi yeterince uzucu degil mi? Bu konu bir yana 8 karakol nasil ayni anda basilir, bu kadar deneyimli bir ordu nasil uykuda yakalanir…bu kadar termal kamera vs ne ise yarar cozemedim
Van depremi: sira sizde cigliklari cok igrenc, ayni Kaddafi olayindaki gibi o zaman “Turk” gecinenlerin farki nedir, beton altinda olum beklerken sehitlerin ruhu mu rahatliyorsaniyoruz, ne kadar korkakca ne kadar ezik, bebeklerden de mi nefret ediyorsunuz, surekli dislayarak bu hale gelmedi mi bu insanlar?
Vergiler: ben bu depremden sonra da bazi aciklamalara karsin yatirim yapilacagini dusunmuyorum. evleri yikip 20 seneyle ev sahibi yapacakmis?? adam ekmek alamiyor 20 senede oder artik…yine alti bos projeler.Istanbul pimi cekilmis bomba gibi bekliyor. Bile bile…cok urkutucu.
bugun beni en cok dehsete dusuren binalari yikilan muteahihdin 3 katli sapasaglam villasina kurdugu kizilay cadirlari…insanligin bittiginin fotografi.
sanki gobek atilip gerdan kivriliyormus gibi iptal edilen bir torenden ziyade resmen iptal edilen bir Cumhuriyet Bayrami…herkese mutlu bayramlar diliyorum…
Kirphicim, aynen katılıyorum sana… Ben bu yazıyı yazarken 29 Ekim törenlerinin iptal edildiğini bilmiyordum. Çok kızdım… Çocuk kandırır gibi bahanelerle bu tarz nabız yoklamalarına da çok sinir oldum… Bu kadar mı ikiyüzlülük olur? Evet olur galiba!!!! Türkiye gerçekten de gündemi yaşama sorumluluğu çok ağır bir ülke haline geldi…. Çok yazık!