Adalarla tanışma ve Büyükada’da kısa bir tur..

Uzun bir sessizlikten sonra merhaba. Arada hem çok çalıştım, hem de çok gezdim. Özellikle gezip tozma kısmında annemlerin burada olması da beni epeyce cesaretlendirdi.  Onları da peşime takıp İstanbul’da turist olmanın tadını çıkardım geçtiğimiz haftalarda. O yüzden artık daha fazla beklemeyip bugün yaptığımız adalar gezisinden başlayarak geriye doğru giderek anlatacağım İstanbul gezi notlarına başlıyorum.

Dün gece yatmadan önce aklımda belki yarın sabah erkenden kalkıp saat 9.35 deniz otobüsü ile Büyükada’ya gideriz gibi bir fikir vardı ancak sabah o kadar erken saatte kalkmak mümkün olmadı. Daha önce adaların hiçbirine gitmediğim için Büyükada’yla başlamak mantıklı geliyordu ancak diğer adalar için de ufak birer internet araştırması yapınca aslında hepsini de görmek gerek kanısına vardım. Sonrasında nasıl olsa Kadıköy’den kalkan vapur sırasıyla hepsine de uğruyor, canımız hangisini çekerse onda ineriz yok inmeyip de yolun sonunu beklersek Büyükada’ya gideriz dedim.

Evde güzel bir kahvaltı edip saat 11.45 vapuruna atladık. Annemler içeride rüzgardan korunaklı salonda otururken ben dışarıda martılara simit yedirenleri izledim. Bu arada Kabataş’tan gelen vapur o kadar kalabalıktı ki yaklaşık 1.15 dakika süren yolculukta pek çok yolcu benim gibi ayakta seyahat etti. Ama teknenin kenarında, kollarınızı dayayıp güzel resimler çekebildiğiniz bir pozisyona konuşlandıysanız benim gibi  şikayet edecek çok da bir şey yoktu.

Büyükada, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada

Neyse şimdi gelelim Adalar’a… Murat Belge’nin İstanbul Gezi Rehberi bu aralar yaptığım İstanbul gezilerinde bir numaralı başvuru kaynağım. Uzun deniz yolculuğumuz sırasında bir yandan fotoğraf çekip bir yandan da kitabın Adalar bölümünü okuyorum. Bakın neler anlatıyor Murat Belge: İstanbul Boğazının tam önünde inci tanesi gibi dizili bulunan adalara Prens Adaları denmesinin sebebi İstanbul’un daha Konstantinopolis olduğu zamanlarda prensler ve imparatorların sürgün yeri olmasıymış. Bir de inzivaya çekilen papazlar adalara yerleşirlermiş. Ulaşım imkanlarının gelişmesi ve İstanbul’da buraya ulaşımın kolaylaşması ile ada lar İstanbulluların yazlık mekanlarına dönüşmüş. 1846’da Adalara gelen ilk buharlı vapur, beraberinde özellikle gayrimüslim nüfusu ve sanatçıları, aydınları  da beraberinde getirmiş.

Kadıköy’den kalkan vapurlar sırasıyla Kınalıada, Burgazada, Heybeliada’ya uğruyor en son da Büyükada da yolcularının tamamını boşaltıyorlar. Vapurun ilk durak yeri ve en küçüğü olan Kınalıada  Ermeni nüfusun yoğunlukla tercih ettiği ada olmuş. Sahilden göründüğü kadarı ile şirin mi şirin bir ada Kınalıada.. Vapur yolcularının  küçük bir grubu burada bizden ayrıldı ve epeyce  sakin görünen adaya çıktı.

Prens Adaları

Daha sonra Sait Faik Abasıyanık’ın yaşadığı Burgaza’ya varıyoruz…

Prens Adaları

Ardından Heybeliada’da duruyorz… Yolcuların aşağı yukarı 1/3 kadarı burada iniyor. Heybeliada ilk iki adadan daha büyük olduğunu karşıdan bakınca da belli ediyor. Dört ada arasında Türk nüfusun en yoğun olduğu adaymış Heybeliada. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın adasıymış Heybeliada. Orhan Pamuk da pek çok romanını burada yazmış. Adaya yaklaşırken yemyeşil bir tepenin üzerinde göze ilk çarpan şey Heybeliada Ruhban Okulu oluyor.

Ruhban Okulundan sonra adanın daha canlı olan yüzüne yaklaşıyoruz..

Adanın limanına yaklaştığımızda ise Deniz Lisesi ve Deniz Harb Okulu’nun binaları göze çarpıyor.

Buradan ayrıldıktan sonra kısa sürede son durağımız olan Büyükada’ya varıyoruz.

Güneşli bir Pazar günü olmasının da etkisiyle, bütün İstanbul Adaya taşınmış…

İskeleye ayak bastığınızda solunuza doğru giderseniz Maden bölgesine, sağa doğru gidilirse Nizam bölgesine gidiliyormuş.  Yahud, nüfusunun yoğun olarak yaşadığı Büyükada ilk etapta otel olarak yapılan ancak izin alınamadığı için yetimhane olarak kullanılan mimar Vallaury’nın yaptığı ahşap köşke de ev sahipliği yapıyor. Ben binayı göremedim ancak oldukça harap durumda olduğunu biliyorum. Göremediğim bir diğer şey dar bir merdivenle tırmanılan Aya Yorgi… Bunları bir sonraki adalar gezisine bırakıyorum…

Ada sokaklarını 3 şekilde gezebiliyorsunuz.. Ya yürüyeceksiniz, ya bisiklet kiralayacaksınız, ya da faytona bineceksiniz… Biz önce kısa bir fayton turuyla adaya kısaca göz atmayı sonrada yürüyerek köşkleri daha yakından görmeyi tercih ettik. Bu arada bisikletler ve faytonlar şehir içi trafikte hem birbirleri için hem de yayalar için çok ciddi bir tehlike yaratıyorlar. Gerçekten de her an kaldırımda bir bisiklet belirebiliyor  ya da faytonlarla bisikletliler burun buruna gelebiliyorlar…  Bu konuda ciddi bir düzenleme ihtiyacı olduğu hissediliyor…

Faytonla küçük tur 60 TL, büyük tur 70 TL. Biz çok fazla vaktimizi faytonda gezerek geçirmek istemediğimiz için küçük tur yapıp adanın Nizam tarafını gezdik. Büyük turda Maden kısmı da geziliyormuş.

Turun ardından sokak aralarında yaptığımız gezintide evleri uzun uzun izleyip, fotoğrafladık, hatta birini arayıp kirasını bile sorduk 🙂

Burası Adalar Kaymakamlığı’nın binası… Nefis bir bina ama acilen restore edilmesi lazım…

Yürüyüşün ardından bu defa önceden bize verilen öneri çerçevesinde Köfte-Piyaz’a gidiyoruz… Büyükadalı bir karı-kocanı işlettiği köfte-piyaz minicik bir işletme…

Porsiyonlar minik, ama lezzet büyük… O nedenle bizim gibi çok vaktiniz yoksa ve pratik bir şekilde karnınızı doyurmak istiyorsanız gönül rahatlığıyla köfte piyaza uğrayabilirsiniz. Ancak bir dahaki sefere limandaki lokantalarda oturup, şu kurutulmuş balıkların tadına bakmayı istiyorum….

Dönüş yolu için iskeleye doğru ilerlerken  yemek üzeri bir dondurmamızı yemeyi de ihmal etmiyoruz…

Kalabalığa rağmen biz çok keyifli vakit geçirdik.. Daha tenha olduğu bir vakitte keyfini sürmek eminim ki nefis olur buraların.. Oyüzden bunun sadece kısa  bir tanışma olmasını diliyor  ve en kısa zamanda yeniden belki bu defa Büyükada değil de bir başkasına ayak basabilmeyi diliyorum…

Herkese iyi haftalar…

6 comments

Add Yours
    • Epicurious

      Merhaba Gezicini,

      ben de özledim yazmayı, çok şey birikti ama vakit bulmak biraz zor oluyor maalesef… Bundan sonrasında daha düzenli ve bekletmeden yazabilmeyi diliyorum.
      Yeni yerlerde görüşmek üzere 🙂

  1. ekmekcikiz

    Evet yaa! Fotoğraf makinesi iyi ve çeken usta olunca fotoğraflar pırıl pırıl!
    Her adaya ayrı bir gün ayrılmalı ve hepsine tekrar tekrar gitmeli!
    Heybeliada’da İsmet İnönü Evi Müzesi de var, görmeye değer.
    🙂

    • Epicurious

      Yorumlar burada, bir yere gitmemiş 🙂 Heybeliada’da görülecekler listesine İsmet İnönüyü de ekledim 🙂

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s