İstanbul gezilerine devam ederken arada öyle nefis bir yerde yemek yedik ki başlı başına bir lezzet gezisi oldu bizim için. İstanbulluların çok iyi bildiği bildiği bize sıra dışı bir yemek deneyimi sunan Çiya’ya gittik bir akşam. Çiya’nın kurucusu Musa Dağdeviren “Yemek ve Kültür” gibi leziz bir dergiyi de bize armağan ettiği için gözümde çok değerli biri. Çiya Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar, Arap yarımadası, Asya’ya uzanan Osmanlı mutfağını da içeren kendi deyimleriyle Anadolu’nun unutulan tatlarını yeniden hatırlamamızı sağlayan bir mekan…
Yağmurlu bir akşamda trafikte uzun süre kitli kaldıktan sonra, daha fazla dayanamayıp bindiğimiz taksiyi terk ederek yaklaşık 15 dakikalık bir yürüyüşün ardından girdik Kadıköy Güneşlibahçe Sokaktaki Çiya Sofrasına. Toplam dört kişiyiz ve amaç mümkün olduğunda çok çeşit tatmak. O nedenle söylediğimiz her porsiyon yarım. Bu arada restoranda hergün farklı tencere yemekleri pişiyor aynı zamanda kebaplar ve mezeler de her daim bulunuyor. İşte başlıyoruz…
Sofraya ekmek servisi yok. Onun yerine sıcacık lavaş getiriyorlar… Servis yapılan tabaklar bakır… bence hoş bir detay… İçli köfte muhteşem, daha deneyecek başka yemek olmasa insan bu güzelim köftelerden 2-3 daha götürür gerçekten. Kullanılan et çok başarılı. Benim gibi koyun-kuzu konusunda muazzam şekilde huylu olan biri bile ayıla bayıla yutuyor lokmaları…
Yukarıdaki hislerimin aynını kuru patlıcan dolması için de paylaşıyorum…. Bu da muhteşem!
Çok net çekemediğimi sonradan fark ettiğim aşağıdaki tabakta Kenger kızartmalar bize bakıyor… Garsonun söylediği kadarı ile kendisi bir diken olan kengeri kızarrtıktan sonra üzerine sarımsaklı yoğurt döküp yiyoruz. Bu da nefis!
Başlangıç tabağımız aşağıdaki gibi.. Musa Dağdeviren işe ilk olarak fırıncılıkla başlamış. Zaten kendisi Gaziantepli… O yüzden fındık lahmacunla ilgili fazla bir şey söylemeye gerek görmüyorum. 🙂
Gelelim sulu yemeklere…
Çağla aşı.. Bakın işte sofrada tek beğenmediğim ya da tadından hoşlanmadığım yemek bu oldu. Normalde çağla yemeyi de pek sevmeyen ben bu ön yargımı kırmak için seçtiğim çağla aşında da pek başarılı olamadım!
Ama şu aşağıda gördüğünüz şiveydiz beni benden aldı…. Nasıl güzel bir lezzettir, nasıl bir ekşidir anlamadım gitti… bayıldım… yine giderim yine içerim 🙂 Taze sarımsak, yoğurt ve nane harikası bir Gaziantep yemeği Şiveydiz… Bulursanız sakın kaçırmayın…
Enginarlı köfte de çok güzel ancak daha tanıdık bir lezzet… Bu ara enginarın çorbası dahil herşeyini gözünü kırpmadan tükettiğim hatta öğüttüğüm düşünülürse sevmemem mümkün değil…
Ve nefis bir iç pilav… içindeki tavuğu, üzüü ve dışındaki kaplama hamuru ile bu da müthiş…
Masanın en heyecanlı tabaklarından biri yeni dünya kebabı… Yemin ederim abartmıyorum bu da inanılmaz bir lezzet 🙂 Izgara olmuş yenidünyanın tadına doyum yok… Eti ise yine 10 numara…
Bu kadar yemek yeter diyerek tatlı faslına geçiyoruz.. Seçenekler arasında görüyorum ki Oburcan’ın bize bundan uzunca bir zaman önce tanıttığı katmer var! Bu kadar zaman methini duyduktan sonra kaçırmayız nasılsa 4 kişiyiz diyoruz ve önce bir katmer söylüyoruz…
Ardından, kabak, patlıcan ve ceviz tatlılarından bir karışık tabak yaptırıp onların da tadına bakıyoruz… Hepsi leziz, nefis…
Bu kadar yemeğe tam 143 TL hesap geliyor… Servis hızlı, yemekler bana sorarsanız efsane… Kadıköy’de çalışıyor olsaydım buradan başka bir yerde yemek yer miydim diye soruyorum kendime… Yemezdim diyorum peşinen… Bilenler bilmeyenlere anlatsın herkes en az bir defa Çiya’da yemek yesin…
evet, işte beklenen yazı geldi. Çiya hakkında duyduklarım demek ki doğruymuş. Hepsi harika gözüküyor. .enginarlı köfte ve yenidünya kebabı bende ayrı bir yer bıraktı. Gidilecekler listeme aldım. Afiyet olsun Epi.
Selamlar
sana layık bir yazı oldu 🙂 En kısa zamanda tadabilmen dileğiyle.. 🙂
[…] Epeydir Kadıköy’e gelmeyen birinin yemek yemek için en çok özleyeceği yerlerden biri Çiya’dır sanırım. Çiya ile ilgili olarak en sevdiğim şeylerden biri herşeyden az az söyleyip nerede […]
Reblogged this on Kültürel Sanatlar Sitesi.