There is no time like the present!

Şu anda evin olabilecek bütün camlarını açmış masa başında oturuyorum. İstanbul sıcak, nemli, bütün gece martılar parti yapıyor apartmanın tepesinde. Kediler ağaç gölgelerinin tadını çıkarıyor. Ben bu nemli yaz gece ve gündüzlerine alışmaya çalışıyorum. Ankara’nın serin bol esintili akşamlarına özlem duyuyorum. Oturduğum yerde, bankamatik sırasında beklerken yavaş yavaş şakaklarımdan süzülen tere bakıp inanamıyorum. Ben nem sevmiyorum!  Ama bu nemin bile beni durdurmasına da izin vermiyorum.

Bu aralar o kadar çok konser var ki şehirde ne kadar çok aktiviteye katılsam da gözüm hep biletix ve mybilet sayfalarında takılı kalıyor. Düzenli olarak açıp hergün kontrol ediyorum ve nerede ise her hafta bir biletle ödüllendiriyorum kendimi. Arada Ankara’ya gidip geldikçe orada yeni açılan ya da eskiden beri hep sevilen mekanları da itina ile ziyaret etmeye çalışıyorum denebilir.

Bu arada iş delirmiş vaziyette, o kadar çok projeye boğdum ki kendimi bu yılın sonunu nasıl getireceğiz belli değil. Bu kadar boğuluyor olmamın sebebi kimsenin benim boğazıma basıyor olması değil esasen. Aklımıza gelen bütün güzel fikirleri projelendirme ihtiyacıyla geldi bunların hepsi başıma. Şikayet asla etmiyorum yoksa. Cidden insanın sevdiği bir işte çalışması nefis bir şeymiş. Bunu yeniden hatırlamak kadar keyiflisi yokmuş. Zira blog yazılarının bu kadar azalmasının sebebi de bu zaten: çünkü çalışırken kendimi çalışıyor gibi hissetmiyorum.

Neyse bu kadar çeneden sonra başlayalım anlatmaya…

Bu aralar güzel İstanbul’u İstanbul Caz Festivali şenlendiriyor. Fırsattan istifade ilk gittiğim konser Caro Emerald’ın oldu. Hem de konserden tam bir gün önce bilet alarak sahneyi tam da karşıdan gören bir yerde bir güzel izledik Carocuğumu. Geçen yaz Adam sayesinde keşfettiğim bu cici kadın enerjisiyle, kıpkırmızı elbisesiyle gerçekten müthiş bir gece yaşattı bize.

Orkestrası da en az kendisi kadar nefisti.

Ancak, sandalyeli oturma düzeni kurulan konserde seyirci coşamadı. Hatta kadıncağız üzüldü de bu duruma. Sonuna doğru seyirciyi yerinden kalkmaya ikna etti ki sonra da zaten konser bitti. Konser sırasında İstanbul’u ne kadar çok sevdiğini söyledi, cep telefonuyla oynayanlara hafif yollu takılıp, eminim aranızda elinde laptopuyla burada çalışan bile vardır dedi. Laptop’u bilmiyorum ama ben elinde ipad ile konseri çekenler gördüm. Bu kaydetme, arşivleme güdüsü bizi artık anın tadını çıkartmaktan alı mı koyuyor ne?  Sanırım hepimizin zaman zaman yaptığı bir şey bu. O anı kaydedip sonra başkalarına gösterebilme, sosyal ortamlarda paylaşabilme isteği. İşte o fotoğrafları çekerken, video kayıtlarını yaparken gerçekten de konserlere kendimizi kaptırabiliyor muyuz bilmiyorum. Siz ne dersiniz?

Festival kapsamında gittiğimiz ikinci konser Erykah Badu’ydu. Yıllardır albümlerini dinlediğim bu deli kadını bu defa kanlı canlı dinleme fırsatı çıkması beni çok heyecanlandırdı ve Harbiye’deki bu konser  beni hiç yanıltmayarak yıktı geçti. Erykah’nın sahne hakimiyeti, seyirciyle kurduğu ilişki, verdiği mesajlar, zeka pırıltısı saçan esprileri inanılmazdı. Ben çok uzun zamandır bu kadar keyifli bir konser izlememiştim. Üzerindeki t-shirtün üzerinde ne yazdığı bile aramızda mesele oldu. Orkestra, özellikle perküsyon müthişti. O gece Ankara’ya gitmem gerektiği halde sırf bu konser için gidişimi ertesi sabaha ertelediğime o kadar mutlu oldum ki anlatamam. Konser sonunda sahneden seyircilerin arasına indi. Defalarca İstanbul I love you dedi, haykırdı. Erykah o gece hepimizi büyüledi.

Konserler böyle devam ededursun, bu aralar çok güzel bir sergi var İstanbul’da: Tophane-i Amire’deki Great Masters Sergisi. Henüz gidemedim ama en kısa zamanda aslında ay bitmeden mutlaka uğrayacağım o taraflara. Niye derseniz 31 Temmuz bu nefis sergiyi görebilmek için son gün. Tabi bir de Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi var. Kitabı okumuş biri olarak mutlaka gideceğim ve hatta kitabın içindeki biletle gezeceğim.

Bu arada bir de güzel haber meraklılarına: önümüzdeki yıl Nisan ayında nefis bir müzikal İstanbul’da olacak. Size Queen desem, “We will rock you” izleme şansımız olacak desem ne dersiniz? Ben inanılmaz mutlu oldum. Şimdi her gün Biletix’i kontrol etmek için bir sebebim daha oldu. Biletler yakında satışa çıkacakmış. Çıkar çıkmaz almak üzere diyorum. Ha bir de unutmadan Beirut konseri var Eylül’de hatta Turkcell platinium ve gold müşterilerine de epeyce indirimli. Henüz bilet almadım o yüzden lütfen duyar duymaz biletleri bitirmeyin.

Benden bu gecelik bu kadar, hepinize tatlı rüyalar, serin uykular. 🙂

2 comments

Add Yours
    • Epicurious

      Yok be Oburcan, Cumartesi gecesi bir düğündeydim, arkasından da gece dışarılarda… Püfür püfür esti geçti.. burası yakıp geçiyor… Gözünü seveyim ben Ankara’nın yaz akşamlarının…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s