Bu haftasonu da yine kendime çalışıcam diye söz verip çalışamadığım haftasonlarından biri oldu. Çalışmak ne kelime yapmam gereken hiçbir şeyi de yapmadım. Kah uyudum kah dışarıdaydım. Cumartesi akşamı benim nicedir merak ettiğim Rixos Pera’nın içindeki Chapelle’e gittik. Geçtiğimiz yaz Timeout İstanbul’da görüp de beğendiğim bu restorana beni çeken şey ambiansı olmuştu. Adından da belli olduğu gibi bu ufak terası süsleyen çok güzel bir şapel var. Vitray pencere camlarıyla beni gerçekten de çok cezbetmişti ilk resimlerini gördüğümde. Aslında ideali tatlı esintili bir bahar-yaz akşamında burada oturmaktı ancak yaz bitti ve ben gelecek yazı beklemek için biraz sabırsızdım doğrusu. Gecenin kızlar gecesi olunca bol bol aşk, hayat ve hayatın tadı, tuzu, biberi olan erkeklerden bahsetmemek imkansızdı. Böyle sohbetlerde tabi ki varabildiğimiz bir sonuç yok ama herkesin temennisi aynı, yeter ki aşk kazansın 🙂
Mekan ilk gittiğimizde bomboştu. Anladık ki kış aylarında genelde herkes yine Rixos Pera’nun içindeki Jack Russel’a rağbet ediyormuş. Sonradan ufak ufak bir kaç masa doldu. Böylece biz Cumartesi akşamı son dakikada karar verip gittiğimiz Chapelle’i terasında ısıtıcıların altında, sessiz sakin bol sohbetli bir gece geçirdik. Benden başka kimse yemek yemedi genelde içildi ancak servis gerçekten çok iyiydi. Havanın soğuk olmasına, terasında pek dolu olmamasına rağmen garson beklediğimizi hatırlamıyorum.
Şimdi gelelim Chapelle önerilerine. Önden bir şişe Terra Kalecik Karası, bir apple martini istedik. Yanına bir de bir de peynir tabağı söyledik. Genellikle pek çok restoranda peynir tabağı pek de ucuz bir tabak olmamasına karşın tabaklardaki peynir çeşitliliği ve lezzeti hiç bir zaman beklentimizi karşılayamaz. Ya da en azından benim tecrübelerim böyle. Az peynir, ceviz, üzüm, kuru meyve gelir genelde. Ancak Chapelle’de durum öyle değil. Adının hakkını veren bir peynir tabağı geliyor önünüze.
Ardından gelen dana madalyonlar çok lezizdi, altındaki risotto yatağı pek çok İtalyan restoranında yediklerimden çok daha güzeldi. Bence 10 numara.
Buradan çıktıkça Adam da katıldı bize ve aktık gittik biz Asmalı Mescit sokaklarına. Hatta eve dönerken gece yarısını epeyce geçe bir de kitapçıya bile daldık. 🙂 Aklınızda olsun Tektekçinin olduğu sokağı kesen TomTom sokakta sabaha kadar açık bir kitapçı var. Adı Aziz Kedi! İstanbul sürprizlerle dolu 🙂 Nerede karşınıza ne çıkacağı hiç belli değil gerçekten de. Herkese iyi haftalar.