Bu aralar feci bunaltılar içerisinde stresteyim.
Yetişmeyen işler, laftan anlamayan insanlarla çalışmaktayım. Deadline nedir bilmeyen. zaman mevhumu olmayan cinsinden bu insanlar. Çene ile çok iş yapılabileceğine inanan. Dostlar alışverişte görsün diyen.
Sonunun nefis olacağını hayal ettiğim güzelim bir proje hatrına katlanıyorum şimdilik kendilerine.
Amacım burada efkarıma efkar katmak değil elbette. Tek derdim, aralarda yaptığım güzel şeyleri hatırlayıp, motivasyonumu yeniden pozitife döndürmek. Yoksa kendi kendimi yanıp kendimi kül edeceğimden korkuyorum. Aslında aradaki boşlukları fena da değerlendirmiyorum. Ama sanırım bahardı, yetişecek işlerdi derken ben biraz fenalaştım.
Bizim kalorifer dairesinin üzerinde açan şu harikalar bile moralimi düzeltmeye yetemedi. Geçen bahardan beri yolunu gözlüyordum oysa ki ben bu çiçeklerin…. Renkleri o kadar canlı ki insanın gerçek olduklarına inanası gelmiyor.
İşte yine buna benzer hislerle Cuma akşamı işten çıktığımda Adam’a Kadıköy’de balık yiyelim mi dedim. Ona bıraksam balığı alıp evde pişirir ama benim ne evde yemek yapmaya, ne mutfağı toplamaya sabrım yoktu. O yüzden uzun zamandır önünden geçip de oturamadığımız Mercan’a düşürdük yolumuzu. Birer bira söyledik. Ben çeyrek ekmek midye tava bir de isravrit tava söyledim. Çeyrek ekmek midye tava geldiği gibi bitti. İstavritler de çıtır çıtır çok taze idi.
Neden daha sık yapmıyorum bunu diye düşünürken biraların bitmesini bile beklemeyip eve döndük. Ben öylesine yorgundum ki saat 11’de yatıverdim. Sabah saat 6.45’te gözlerim açıldı. Kalkıp bir tost yapıp bir kaç saat çalıştım.
Öğleden sonra da Adamla birlikte evden çıkıp, Park Orman’daki Hıdrelleze gittik. Gitmek ama ne gitmek. Sisten iptal olan motor ve vapur seferleri sayesinde, Kadıköy, Üsküdar, 2. köprü ve 1. köprü maceralarından sonra karşıya geçebildik. Sonunda Park Ormana vardık.
Dışarıda kutlayarak geçirdiğim ilk Hıdrellezdi bu. Park Ormana ikinci gidişim. Partiler, şenlikler nefis geçiyor burada. Ah bir de tuvaletlere daha iyi bir çözüm bulabilseler. Bira içmek eziyet. Tuvalete girmek eziyet * 100.
Bol bol kudurup, kurtlarımızı döktük. Adam bize balondan taçlar, çiçekler, böcekler yaptı. Kokteyl üzerine kokteyl devirdik. Dilek dilemedik. Onun yerine bol bol kahkahalar attık. Gülmekten yanaklarım ağrıdı. Hatta boyun kaslarım tutuldu. Neyse özetle karşıya geçmek için harcadığımız enerjiye, olduğumuz sinir ve strese değdi.
Çıkışta İstiklale döndük Ortodoks Paskalyasının kutlandığı kilisede bulduk kendimizi. Ne de güzel görünüyordu İstiklal caddesinin başındaki bu kilise.
İşte sallana sallana eve dönülen bu gecenin sabahında evde yapılan bir kahvaltı bizi kendimize getirdi. Simit, peynir ve çay. Sonrasında hafta başladı bile… Haydi seni göreyim Salı günü, bize kolaylıklarla gel, yüzümüzü güldür, işlerimizi tez zamanda yetiştirmemize yardımcı ol.