Bu ara iş için sık sık Ankara’ya gelir oldum. Sabahtan beri girdiğim toplantıların ardından Divan otelde pek de rahat olan odamda oturdum bir Ankara yazısı patlatayım dedim içimden. Ankara sessiz ve sakin. Özellikle İstanbul’un curcunasında, saat daha 16.30’da köprü trafiğinin Zincirlikuyu’ya dayandığını gördükten sonra burası bana pek bir huzurlu geldi yine. Her toplantıya yarım saat erken gidişimin sebebi kafamı İstanbul trafiğine göre ayarlamamdan sanırım.
Bir gelişimde, bir fırsatta Anıtkabir’e uğradım. O kadar dingindi ki, içime verdiği huzurla rahatladım. Ki güneş tepede hava da çok sıcaktı. Özellikle akşam güneş düşmeye yüz tutmuşken çok daha keyifli olur sanırım.
Her geldiğimde en çok özlediğim mekanlarını ziyaret etmekten hiç imtina etmediğim gibi çoğu zaman Ankara’nın yemek konusunda İstanbul’dan çok daha başarılı olduğunu düşündüğümü de sözlerime eklemek zorundayım.
Beni bu düşünceye sevk eden en önemli etmen sanırım Trilye. İstanbul’da eşi ve benzeri olmadığına inandığım bir mekan burası. Öyle ki Süreyya Bey en son uğradığımızda İstanbul’a da bir restoran açacaklarını söylediğinde üzüldüm desem abartmamış olurum. Nedense bir restoran birden fazla yerde dükkan açınca lezzetinin kaçacağına inananıyorum.
En son uğradığımızda bir kavanoz vişne reçelini de kaptıktan sonra bir dahaki sefere ne zaman geleceğim acaba diye düşündüp ağzımın tadı yerinde ayrıldım oradan. Benim için Trilye’yi unutulmaz yapan şeylerden biri kesinlikle ahtapot carpaccio. Bakar mısınız tabağın baş köşesinde nasıl da güzel poz vermiş…
Trilye’ye her gittiğimizde o kadar çok meze söyleyip, ara sıcaklara o kadar çok yükleniyoruz ki sonunda balık yiyecek yer kalmıyor midemizde. O yüzden direk tatlılara geçiyoruz. Leblebi tatlısı benim favorim ama tahinli profiterol de çok müstesna bir tat. Bakalım ne zaman balık safhasına geçmeyi başarabileceğiz.
Gaga Manjero akşamları arkadaşlarla buluşup bir şeyler içmek için güzel bir mekan. Burada genelde yemek yemeyi tercih etmiyorum ama sangrialarından tatmak için, uzun uzadıya bir sohbet için kesinlikle uğranabilecek bir mekan. Bu arada ben görmeyeli Bestekar sokak civarı iyice canlanmış. Bir zamanlar bira üzerine bira yuvarladığımız New Castle Old Mariner Bomonti olmuş (acaba bira ismi diyip buranın ismini de değiştirmeye kalkarlar mı?), Leman Kültür açılmış.
Pazar akşamı Ankara’ya indiğimde aç billaç kendimi otelden dışarı attım. Aklımda çok uzun zamandır uğramadığım bir adres vardı. Kebap 49. Tam bir Ankara klasiği diyebileceğim bu Ankara kebapçısında yıllardır yediğim tek bir şey var. Kıymalı pide. Önceden getirdikleri minik salata tabağındaki patates salatasını da yıllardır annanemin yaptığı salatalarla benzerliğine şaşar dururum.
İlk gün öğle yemeğinde Üst Kat’a uğradım. İstanbul’a taşınmadan önce özellikle iş-mülakat sürecinde nerede ise her aşamada aldığım iyi haberi burada kutlamıştım. O yüzden benim güzel zamanlarıma eşlik bir mekan Üst Kat. Porsiyonlarının ne kadar büyük olduğunu görüp inanamadım. Koca bir tabak, iki koca parça tahin soslu tavuk göğsü, bir sürü sebze ve patates kızartması. Bitirebilene aşkolsun.
Ardından bir akşam yemeği için başka bir klasiğimiz olan Balıkçıköy’e uğradık. Ama bu defa mezeleri çok abartmayıp balık yemeye kararlıydık. Yarım bir levreği paylaştık.
Şimdilik Ankara yeme içme turları gayet keyifli gidiyor. Bu akşam Oburcan‘ın tavsiyesiyle Pancar’a gidiyoruz. Hem de torpilli kontenjanından. Resimlere baktıkça sabırsızlıkla ve merakla yemek saatinin gelmesini beklerken hepinize şimdiden afiyet olsun diyorum.
Kendi yaşadığın şehri bir başkasından dinlemek ne kadar keyifliymiş:)
Pancar fena değil diye duymuştum 🙂
İlk fırsatta hem yazıcam hem de yeniden gidicem 🙂 Sayende Ankara’ya gelmek için bir sebebim daha oldu 🙂
Bir karadenizli olarak, her sabah uyandigimda denizi gormeden rahat edemem. Fakat nedendir bilmiyorum ama Ankara’yi cok seviyorum ve surekli ziyaret ederim. Belki sakinligi, belki de arkadas grubumun orada yasamasindan dolayi. Epey bir mekan gezmisimdir. Aklimda cok fazla isim yok, fakat yazida bahsedilen Kebap 49 da 1 defa bulundum ve gercekten guzel bir sevisi vardi. Baska bir kebapci olarak da Haci Arif Bey i severim. Guniz Sokak(Suleyman Demirel’in evinin karsisindaydi). Baska bir lezzet duragi olarak LOX Cafe yi tercih ederim. Ozellikle waffle secenegi cok guzel. Malzemesini siz seciyorsunuz.
mesai bitmek uzere. ne yiyecegime karar vermistim. yazini gorunce sil bastan oldu.
cok lezzetli gozukuyorlar.
Guzel paylasim olmus. Tesekkurler.