Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bir yılsonu tatilinin daha sonuna gelmiş bulunuyorum. Nerede ise 12 gündür işe gitmedim. Öğlenlere kadar uyudum. Güzel yemekler yedim. Nefis sofralarda bol bol muhabbet ettim. Alışveriş yapabildim. Bir nebze de olsa kendimi düzene sokabildim. Yemek yaptım bol bol. İpek Hanımın Çiftliği ile tanıştım. Bu arada tatilde yapacağım dediğim pek çok şeyi aslında yapamadım. Sanırım kendime fazla yüklenmişim 🙂 Hedefleri gerçekçi koymak bu anlamda gerçekten çok önemli tatili programlamamak daha da önemli sanırım. Bol bol yürüdüm. Nişantaşının bu seneki süslemelerini yakından bol bol inceleme şansım oldu. Avea reklamına dönen süslemeler geçen yıllara kıyasla zayıftı bana kalırsa. Ama yine de akın akın ziyaretçiyi kendisine çekmeyi başardı.
Yeni bir sene uzanmış duruyor önümüzde. Geçen yıldan seyahat dilemiştim. Gerçekten de 2013 çok seyahat ettiğim bir sene oldu. Yıllardır hayalini kurduğum Lübnan, Gürcistan ve New York‘u görebildim. Bunun dışında ilk defa uzak doğuya uçtum, Bangkok‘ta bir iki gün geçirebildim. Şimdiye kadar hiç gidemediğim komşu Yunanistan’ın Midillisini gezebildim. Türkiye’de de yeni şehirler gördüm. Antep‘e Bursa‘ya ve Sakarya‘ya gittim. Kaç kez Ankara’ya gidip geldiğimi hatırlamıyorum bile. 25-30’un altına düştüğünü hiç sanmıyorum. THY’nin yalancısıyım, bu yıl 40000 milden fazla uçtum. Bir zamanlar havalimanı görmekten bıkan, daha fazla uçmak istemeyen biriyle konuşurken acaba nasıl bir histir uçmaktan bıkmak diye düşünmüştüm. İşte 2013 bana bu sorunun yanıtını hafiften verdi. Uçmaktan nefret etmiyorum ama evimi özlediğim daha düşük tempolu bir hayatın özlemini kurduğum anlar da olmadı değil. Çok çalıştığım bir sene oldu 2013. Öte yandan koşturmak ve yüksek tempoda yaşamanın da ayrı bir keyfi olduğunu farkettim. Bunun beni zaman zaman zorlamakla birlikte diri tuttuğunu da farkettim.
Babam iki önemli operasyon geçirdi. Stresli günlerdi bizim için ama şu anda herşeyin yolunda gittiğini görmek herşeye bedel. Bir ev değiştirdik, Anadolu yakasından Avrupa yakasına taşındık. İşle alakalı güzel haberler günlerimizi şenlendirdi. Az okuyabildim, az yazabildim ama ara ara İstanbul gezilerime devam edebildim. Bir öncekine kıyasla iç huzurumun daha yerinde olduğu bir yıldı. Ülke gündeminin karışıklığı ve krizler beni de çok etkiledi. Zaman zaman işten ve başka şeylerden çok Türkiye yordu beni.
Kimse zorlanmayı sevmez. Ama zorlanmadan da yeni şeyler öğrenmek, yeni mecralara açılmak, büyümek mümkün değil ne yazık ki. Zorlanmanın beni olgunlaştırdığına inanıyorum ben. Umarım ki Türkiye açısından da bu sıkıntılı sene yeni şeyler öğrenilmesine vesile olmuştur ya da olur. Bu yıl da kolay geçmeyecek, ama bu zorluğu fırsata çevirip çok öğrenip, güçlendiğimiz, olgunlaştığımız bir yıl olmasını diliyorum.
Bu sene de yeni yılı evde kutladık. Bağıra bağıra şarkılar söyledik. Çok güldük. Çok alkol tükettik. Peynir ve soğuk et tabağı hariç hepsi benim evde hazırladığım yemeklerden oluşan bir menüyle doyduk, tabakları sildik süpürdük. O kadar keyifli bir geceydi ki, sabahın saat altısında evdeki herkesi uykuya yolladıktan sonra tüm sofrayı toparlayıp, bulaşıkları kaldırdığımda oh diyerek yatağa serilmek çok iyi geldi. Hoş sabah kurduğumuz kahvaltı sofrası az öncesine kadar ortalıktaydı. Ben bu satırları yazarken Adam şu anda aşağıda bulaşıkları yerleştiriyor. Ne keyif 🙂
Bu yıldan isteklerim var. Sakin ve iç huzuru ile dolu, dengeli bir sene olsun istiyorum. Seyahat yine olsun hayatımda hiç eksik olmasın, keyifli sofralarda oturmak kısmet olsun. Sevdiklerimle ve sağlıkla geçsin. Yeni evimizin tadını çıkarabilelim. İstanbul keşiflerine devam edelim. Çalışırken tükenmeden, şevkle çalışmayı sürdürebilelim. Faydalı şeyler yapalım, üretelim. Beş yıldan daha uzun zamandır tuttuğum bu blog günlükte daha çok yazabileyim.
Yeni yılınız kutlu olsun. Aşkla, huzurla, yeni keşiflerle ve sağlıkla dolu bereketli bir yıl olsun hepimiz için…