Browse by:

2014’ün son sabahından günaydın…

Günaydın! Yılın son sabahından, İstanbul’dan herkese günaydın! Bugün izinli olduğum halde sabahın köründe kalkıp bir ıhlamur koydum kendime, 2014’ü nezle ve hasta halde uğurladığım bu günde. Gelelim 2014 yılının muhasebesine. Geçen yıl kendime somut hedefler koymadığımı o yüzden aslında bu yıl hayatımda çok büyük değişiklikler yapmadığımı farkettim. Geri dönüp baktığımda kalabalık, gürültü ve koşturmacayla geçen…

Rumeli Hisarı, Kahvaltılar, Zeki Müren, Asi Kuş, Ali Poyrazoğlu

Yıllar önce İstanbul’la ile daha yeni haşır neşir olmaya başladığım zamanlarda Rumeli Hisarından kahvaltı etmek benim için olmazsa olmaz aktivitelerden biri idi. Ancak gel zaman git zaman ben vaktimi İstanbul’un daha farklı semtlerinde geçirir oldum. Taşındıktan sonra ise Rumeli Hisarı pek uğradığım bir yer olamadı. Geçen haftalarda bir sabah hem Hisar tarafında kahvaltı edelim hem…

Yeniler: Virginia Angus, Leyla, Kronotrop ve Bakarsın Bulutlar Gider…

Dışarıda yine rüzgar kıyamet kopuyor. Dünkü şahane havayı düşününce bir anda gelen fırtınalı hava ve yağmur bizi yine eve kapatıverdi. Oysa hava güzel olsa İstanbul Modern’e gitmek gibi bir isteğim vardı. Gelin görün ki olamadı! O zaman yaşasın meyve tabağı, fincan fincan çay, kahve, dijitürk şöminesi ve kanepe. Çok gezerken yazmak zor olduğu için şimdi…

Tarihi Yarımada’da bir Öğleden Sonra

Güneşi yakaladığım ender günlerden birinde tarihi yarımadanın yolunu tuttum. Uzun zamandır aklımda olup da bir türlü gidemediğim İstanbul Arkeoloji Müzeleri ilk hedefimdi. Topkapı Sarayının kapısının yan tarafından aşağı doğru yürümeye başladığımda İstanbul’un her mevsimi ne kadar güzel diye düşünmeden edemedim. Özellikle Tarihi Yarımada tarafındaki sokaklarda gezinirken insan buraların tarihten öte yüzyılları aşıp  geldiğini daha iyi…

Tiyatro üstüne yemek: Blam, Eataly

Geçen haftasonu açtığımız tiyatro sezonuna bu hafta farklı tarzda bir gösteri ile devam ettik. Zorlu PSM’de yaklaşık 1 hafta boyunca sergilenen Blam‘ı izlemek üzere Cumartesi günü yollara düştük. Oyunun saatini yanlış hatırlayınca az daha kaçırıyorduk ancak 10 dakika gecikme ile salondaki yerlerimizi alabildik. Sıradan bir ofiste çalışanların hayalgücü ve yaratıcıkları ile nasıl da bir aksiyon…

Su gibi akıp giden bir haftanın ardından… mutfak halleri ve atlas kasabı…

Bir haftayı daha bitirmiş hafifçe huzursuzlanarak Pazartesiyi beklerken yapılacak en güzel şeylerden biri sanırım mutfağı topladıktan sonra bulaşık ve çamaşır makinelerini çalıştırıp, salonda kanepeye yayılıp blog yazmak. Köşede uyuyan bir kedi, bir fincan çay ya da kahve, televizyonda home TV açık.  Çamaşır yıkandıktan sonra onları çıkarıp asmak, kuruduktan sonra sınıflandırıp katlamak, ütüye hazır hale getirmek haftasonu…

Tiyatro: Kimsenin ölmediği bir günün ertesiydi

Ankara’dayken ne kadar çok tiyatroya giderdim… İstanbul’a taşındıktan sonra epey bir süre farklı oyunlara gittikten sonra  tam anlamıyla etkileyen bir oyunla karşılaşamayınca  yeniden bilet almaya elim gitmedi. Böylece uzunca bir süre tiyatro benim hayatımdan çıkıverdi. Geçen hafta bir akşam Biletix’te gezinirken gözüme iki oyun çarptı ve arka arkaya her ikisine de bilet aldım. Biletlerimizden ilki…

Ev halleri: Pastel, Guaj, Gazlı, Kuru Boyalar ve Mandala….

Aralık ayının ilk günü geldi bile. Alışveriş merkezleri çam ağaçlarını çıkardılar. Yeni bir yıl yine kapıda. Havalar ise içimizdeki coşkuya inat kapalı. Hava bozdukça eve tıkılıyorum haftasonları… Tam kanepede pinekleme zamanı. O kadar zevkli ki saatlerce internette gezip, arada bir film izleyip, yemek yapmak, üzerine bir de çay demlemek, yanında bir kitap okumak… Bu aralar…