Browse by:

Yeni Filmler, Diziler, Tarifler ve diğerleri

Mart’ın gelişiyle birlikte işler hem hızlanmaya başladı, hem de bana 6 haftadır arkadaşlık eden moon walker botundan kurtuldum. Dün ilk defa normal bir ayakkabı ile yürümeye başladığımda adım atmanın ne kadar heyecan verici bir şey olduğunu sanırım ilk defa bilinçli olarak hissettim. Merdiven gördüğümde nasıl ineceğim diye düşünüp panikledim.  Yine tek tek indim ama önümüzdeki…

Şubat’ın son haftasına girerken: NetFlix, Hayal, Süt Burger, Yazane ve Ispanaklı Su Böreği by Güllüoğlu

Yine bir pazar günü… Saat 8’i geçti bile. Gece yarısına doğru ilerliyor… Çok kalmadı,  günün dönüp Pazartesi olmasına. Pazartesi sendromunuz var mı sizin? Bütün olaya sabah işe adım atana kadar aslında ama bunu bilmek bile Pazar akşamları üzerime çöken bu gıcık iç sıkıntısına engel değil. Yarını tatil alıp günümü gün edecektim ki yine mümkün olmadı.…

Filmler: Pitch Perfect, Sleepwalk with me, Mr. Nobody + Gossip Girl

Yıl sonu yaklaşırken bütün bloglarda bir yeni yıl muhasebesi var. O kadar zaman yazamadığım şeyler  oldu ki ben bir değil 5-10 yazı yazmak istiyorum bu son bir iki günde. Bir nevi günah çıkarmak gibi. Nereden başlayayım diye düşünürken izlediğim filmlerden başlayayım istedim. Şimdi eğri oturup doğru konuşayım. Bu yıl hiç film izleyemedim. Hem vakit yetmiyor…

Bu yaz Game of Thrones izliyoruz

Uzun sayılabilecek bir aranın ardından, beni bir süredir kendisine esir etmiş bir dizi ile karşınızdayım bu defa. Bir kez izledim yetmedi şimdi başa döndüm yeniden izliyorum kendisini. HBO’nun yeni dizisi Game of Thrones’dan bahsediyorum. 10 bölümden oluşan ilk sezonunun Amerika’daki gösterimi biteli çok olmadı. George R.R. Martin’in A song of Ice and Fire ( Buz…

Osmanlı’da Hanedan, Murat Belge, Muhteşem Yüzyıl…

Ortalığı kasıp kavuran Muhteşem Yüzyıl dizisi, hakkındaki olumsuz eleştirilere ve dizinin yayından kaldırılması için RTÜK’e yapılan şikayetlere karşın izlenme rekorları kırmaya devam ediyor. Kimisi diyor ki the Tudors çakması, kimisi diyor ki ecdadımıza hakaret ediliyor. Osmanoğulları büyük büyük büyük dedeleri televizyon ekranlarında bizler gibi, insan gibi gösterildiği için tepkili. Onların bu tepkisini görünce doğal olarak…

yakın zamanda izlediklerim

19 Mayıs tatili öncesinde ayağımı burkunca bütün gün eve kapanıp kalınca bilgisayarımdaki izlenmemiş film ve dizilere gün doğdu. İlk izlediğim film Woody Allen’ın 2009 yapımı son filmi Whatever Works oldu. Film tam anlamıyla basit bir kurgu üzerine kurulmuş, ama izleyici ile çok güzel ilişki kurabilen ve mutlu sonla biten bir hikayeyi anlatıyor. Muhafazakarlığı bol bol…

“Sex And The City 2”: Carry On- May 2010

Daha önce bununla ilgili yazmıştım. Çekmeyin 2. filmi, hikayeyi gereksiz uzatmayın, şu kadınların yaşlandığını bize göstermeyin diye ama beni dinleyen kim. Üstüne üsrtük yanda görülen film afişi de beklentilerimnizin altında. Ne gerek var, tadında bıraksanız ya. Filmle ilgili googling yaparken Sex and The City NYC Tour Experience diye bir nevi turistik New York   gezisi bulunduğunu…

The Prisoner-You only think you are free

Cnbc-e’nin yeni dizisi. İlk bölümü ABD’de kasım 2009’da yayınlanmış. Çok kısa bir süre sonra da Türkiye’de yayına girmiş. Son zamanların gizemli dizilerinin kervanına bir dizi daha katılıyor diyebiliriz. Lost, Flashforward, Heroes hepsi birbirine benzemiyor mu? The Prisoner’ı diğerlerinden ayıran nokta ise aslında 1960ların kült bir İngiliz dizisi olmasından kaynaklanıyor. Yani J.J. Abrams ve diğerleri belki…

Gossip Girle Devam

Uzun bir aradan sonra geçtiğimiz bayram tatili yakalandığım grip sayesinde tam bir  gossip girl weekend yaptım kendime.  Kıyafetlere bakmaya yine doyamadım. İtiraf ediyorum yine sinir oldum, ben de teenage olmak, çok zengin olmak ve Manhattan Upper East Side’da yaşamak istedim. Napalım, utanacak bir şey yok bence. Kim istemez ki? Ben istemem diyip,  yalan söyleyip, gerçekçi, idealist ya…