Fethiye gibi girintisi çıkıntısı çok, adası bol bir coğrafya tahmin edebileceğiniz üzere sizlere denize girebileceğiniz çok dayıda seçenek sunuyor. Kaldığımız 1 hafta içerisinde bu koylardan ikisini görebildik. İkisi arasında herkesin öve öve bitiremediği değil de daha sessiz sakin olan bizi daha fazla mutlu etti.
Daha Fethiye’ye gitmeden Kabak Koyu’nun ününü duymuştuk. Hatta Kelebekler Vadisine benzediği, pırıl pırıl masmavi suları ve el değmemiş doğası ile rüya alemine benzer bir yer olduğu hem yakın çevremizden hem de çeşitli web sitelerinden edindiğimiz bir bilgi idi. Adam Kabak Koyunu duyduktan sonra epeyce uzun bir süre beni tüm tatili orada geçirmek konusunda ikna çalışmalarına başladı. Ancak ben çok da doğa insanı olmadığımı, börtü-böcek, yılan-çıyan arasında ona da huzur vermeyeceğimi anlatınca bu defa rotayı Fethiye merkez’e çevirmiştik. Kabak koyu da günü birliğine ziyaret edilecek bir mekan olarak planda yerini almıştı.
Gerek bize anlatılanların gerekse gördüğümüz fotoğrafların heyecanıyla bir öğle vakti Fethiye’den Faralya dolmuşuna atladık. Yolculuk nerede ise 1 saat sürüyor ve ücret 6 TL. Faralya Kabak Koyunun tepesindeki köyün adı. Tepesindeki diyorum çünkü Kabak da tıpkı kelebekler Vadisi gibi derin bir vadinin denizle buluştuğu noktada yer alıyor. Kelebekler Vadisinden farklı olarak Kabağa karadan da ulaşılabiliyor. Dolmuş yolculuğunun epeyce eğlenceli olduğunu söyleyebilirim, çünkü Ölüdeniz’i geçtikten sonra doğu istikametinde Kelebekler Vadisi yönüne giden sahil yolu özellikle de pencere kenarında oturuyorsanız size roller coaster yapıyormuş hissi veriyor. Dolmuşun lastiklerinin nerede ise 30 cmlik bir aralıkla uçurum kenarındaki virajları aldığını görmek insanın içini hoplatıyor desem yalan olmaz! Ama kafanızı azıcık yukarı kaldırırsanız şu aşağıdakine benzer manzaralarla karşılaşıyorsunuz. 🙂 Sizce de değmez mi?
Dolmuştan son durakta indikten sonra iki seçeneğiniz var. Ya kırmızı beyaz işaretleri takip ederek, patikadan yaklaşık 20 dakika gibi bir sürede deniz kıyısına ineceksiniz. Ya da yukarıda sizi bekleyen traktörden bozma arazi arabasına binerek 5 TL karşılığında tozlu ve bol dönemeçli bir yoldan koya ulaşacaksınız. Buradaki en önemli detay yürüyecekseniz ayağınızda sağlam bir ayakkabı olması. Aksi takdirde parmak arası terliklerinizin parçalanarak sizi yarı yolda bırakabileceğini göz önünde tutmalısınız.
Biz önceden neyle karşılaşacağımızı bildiğimizden spor ayakkabılarımızı çantaya atmıştık ve böylece gayet eğlenceli bir yürüyüşle koya ulaştık. İnerken arada durarak nefes kesen manzaranın tadını da çıkardık.
Aşağı inerken gözünüze ilk çarpan şey gerçekten de el değmemiş bir doğa ve aralara serpiştirilmiş gibi duran bungalow evler oluyor. 6-7 civarı kamping alanı var yanlış hatırlamıyorsam. Kimisi tepelerde kimisi sahile daha yakın konumda konuşlanmışlar.
İnişi tamamladığınızda sizi taşlık bir sahilin beklediğini görüyorsunuz. Çardakların altında güneşlenen insanlar ve hemen denizin kenarındaki bir tesis de göze çarpıyor. Arka tarafta ise iniş sırasında tepelerde gördüklerimizden daha konforluymuş gibi görünen bungalov evler görünüyor.
Sahilde çardakların altında yerimizi aldıktan sonra çok da fazla bekleyemeden kendimizi suya attık. Böyle bir yerde yüzmenin keyfine doyum olmayacağını düşündünüz değil mi?
Biz de öyle düşündük ancak gelin görün ki denizin dibinin kocaman taşlar dolu olmasına karşın ve koyun nerede ise hiç dalga almamasına rağmen suyun bulanıklığı ilk gözümüze çarpan şey oldu. Hatta sadece bulanıklık da değil daha dikkatli bakınca çakıl taşlarının üzerine yapışmış zift partikülleri ile müşerref olduk!
Biraz yüzüp açıklardaki durumu kontrol ettikten sonra çıkalım yine gireriz demiştik ki ben kıyıya vurmuş bembeyaz yaklaşık 30 cm çapında bir deniz anası keşfettim. Zaten o dakikadan sonra beni bir daha o suya sokmak da mümkün olmadı ve benim gözümde güzelim turkuazın rengi aynen şu renge dönerek soldu!!!!
Kuruduktan sonra arkadaki tesisi gezip duş yapıp giyindik ve aşağı inmeden önce edindiğimiz Traktörcü abinin cep telefonunu arayarak yukarı çıkacağımızı söyledik. Traktörcü amca 2 kişiyseniz 20 TL’ye çıkarırım 5 kişi olursanız adam başı 7,5 TL olur dedi! Rekabetin olmadığı piyasada, güneşin tepenize işlediği saatlerde yamaç yukarı tırmanmaya üşenirseniz tavuk misali yolunmanız normal tabi 🙂
Neyse abi geldi. Yanımızda iki İtalyan turistle birlikte atladık 4 kişi. ve tozu dumana katarak şuı aşağıda gördüğünüz yoldan yukarı tırmanmaya başladık.
Yukarı çıkınca abiye sana adam başı 5 tl yeter diyerek Fethiye dolmuşuna atladık. Özetle Fethiye’de tatil yapıyorsanız, her şey için pazarlık etmelisiniz. Tutturabildiğine durumunun en geçerli olduğu tatil yörelerinden biri sanırım burası.
Sonuç olarak Kabak bizim için hayal kırıklığı oldu. Bu kadar muhteşem bir koy nasıl bozdura bozdura harcanır bunu görüp efkarlandık. O nedenle dönüşte kendimizi Hisarönü’ndeki publardan birine atıp bir kaç bira yuvarladık.
Bir sonraki yazıda Kuleli koyunda görüşmek üzere…