Bundan 5 sene önce günü birliğine gittiğim Bozcaadayı bu sefer Adam’la birlikte şenlendirdik 2 hafta önce.. Hem de bu defa bir tur şirketi ile gittik. Sadece 8 kişiydik, çok iyi bir rehberimiz vardı ve 1,5 günü maksimum değerlendirdik.. Bol bol yüzdük, gezdik, fotoğraf çektik, değişik ne kadar tatları varsa denedik, hatta aldık eve getirdik. Biz adayı yine çok sevdik.. En kısa zamanda gelmek üzere yine sözleştik…
Şimdi gelelim adaya,
Değişik kaynaklarda adanın nüfusu farklı şekilde telaffuz ediliyor. Gezi Türkiye Tatil Rehberine göre adanın nüfusu 3000 kişi, ancak rehberimizin verdiği bilgiye göre kışın ada nüfusu 600 kişiye kadar düşüyormuş. Geçtiğimiz bayram tatilinde turist yoğunluğundan dolayı adada ekmek kalmadığı haberleri ada nüfusundaki dalgalanmanın boyutu konusunda iyi bir fikir veriyor sanırım.
42 km büyüklüğündeki adayı çevreleyen sahilin uzunluğu 14 mil. Bu 14 mili 12 burun ve 12 koy süslüyor. Adanın rüzgarları meşhur o nedenle yazın sıcağından bunalanlara sunduğu buz gibi ferah tertemiz, pırıl pırıl bir denizi var. Ada tek ilçeden oluşuyor. Köy yok. Merkezdeki ilçeyi kabaca Türk ve Rum mahallesi olarak ikiye bölmek mümkün.
Pek çoğumuzun bildiği gibi adanın eski adı Thenedos. Thenedos ismnin hikayesi Yunan Mitolojisinden geliyor. Buna göre denizlerin efendisi Poseidon’un çocuklarından biri olan Kyknos Lapseki’de yaşayan bir kralmış. Kyknos’un Thenes isminde bir oğlu varmış. Thenes’in annesi ölünce babası yeniden evlenmiş ve üvey annesinin bir iftirası yüzünden oğlunu bir sandığa koyarak denize atmış. Sandık Çanakkale boğazından geçip Leukophrys adasının sahiline vurmuş. Thenes burada sandıktan çıkmış ve adaya yerleşmiş. Adanın ismini de Thenedos koymuş.
Thenedos Homeros’un İlyada destanında da sık sık adı geçen bir ada. Truva’yı fethetmek isteyen Akhalar, burayı sığınmak ve Truvalılardan saklanmak üzere kullanmışlar. Truva atı diye bildiğimiz tahta atla Truvalıları bozguna uğrattıklarında şehirde çıkardıkları büyük yangın en iyi Bozcaada’dan seyredilmiş.
Adanın stratejik konumunun bir diğer örneği de Çanakkale boğazını geçmek isteyen İngiliz ve Fransız donanmasının burayı yine bir üs olarak kullanmış olmaları. O dönemde İngiliz ve Fransızlar adada dört büyük havaalanı kurmuşlar. Osmanlı hakimiyeti dönemlerinde de Akdeniz seferlerinde ada ikmal noktası olarak kullanılırmış.
1912’de Balkan savaşı sırasında Yunan donanması Ada’yı işgal etmiş. O vakitlerdeki ticaret yıllıklarına göre adada 1500 Türk 3500 Rum yaşarmış. İşgalden sonra Türklerin çoğu Anadolu’ya geçmiş kalanlar bugünkü Türk mahallesinde yaşamaya devam etmiş. Lozan’dan sonra yapılan Türk-Yunan Mübadelesinde Bozcaada, Gökçeada ile birlikte mübadele kapsamı dışında tutulmuş. Bu olaydan sonra Türkler Ada’ya geri dönerken, bu defa zaman içerisinde gerçekleşen Varlık Vergisi, 6-7 Eylül olayları, Kıbrıs Krizi, sebepleri ile Ada’daki Rum nüfusu tükenmeye yüz tutmuş. 2009 kışı itibarı ile Bozcaada’da çoğunluğu 60 yaş ve üzeri yaklaşık 20 Rum kalmış. Yine de Rumlar buradaki Türk halkla birlikte Ada kültürünün temelini oluşturmuşlar.
Rüzgarı bol ada bir zamanlar yel değirmenleri ile ünlü imiş. Maalesef şu anda biri bile ayakta değil. Ancak Ada’nın Polente Feneri tarafındaki rüzgar gülleri ada rüzgarlarının keyfini sürmeye devam ediyorlar.
Ada’da sadece pansiyonlar var, bir kısmı butik, bir kısmı değil. Zaten odanızda çok vakit geçirmeyeceğiniz için çok önemi var mı emin değilim nasıl bir yerde kaldığınızın. Genellikle haftasonları tek gecelik konaklama imkanı sunmuyorlar. Bunda yaz sezonunun Türkiye’nin diğer tatil yörelerine göre kısa sürmesinin de etkisi var sanırım. Fiyatlar da yine diğer Kuzey Ege tatil yörelerine göre daha yukarıda.
Genelde kuzey rüzgarlarının hakimiyetindeki adanın güney plajları denize girmek için ideal. Rüzgar karadan estiği için deniz çarşaf gibi dümdüz, cam gibi berrak ve limonata gibi serin. Biz pansiyona eşyaları bırakır bırakmaz önce akvaryum koyuna gidiyoruz. Yarım saatlik bu deniz molasında ürpererek girdiğimiz deniz bizi kendimize getiriyor 🙂 Suyun içerisinde derinlere doğru yürüyerek ilerlemeyi tercih edenler eziyet çekerken, atlayıp yüzenler buz gibi suyun zevkine daha erken varıyor.:)
Akvaryum koyunu geçtikten sonra bu defa yolda resim çekmek için duruyoruz. Adanın bu tarafı hem kumsallara ev sahipliği yapıyor, hem de dik kayalıkların arasından pırıldayan masmavi sularla bize çok güzel pozlar veriyor.
Bu fotoğraf molasının ardından Ayazma Plajına yollanıyoruz… Yok böyle bir güzellik gerçekten de…
Yüzüp yorulduktan sonra, biraz da güneşin tam tepemize çıkmasının etkisiyle gölgeye kaçmak istiyoruz. Yukarıdaki Vahit’in Yeri’ne çıkıyoruz. Nerede ise bütün menüyü söylüyoruz 🙂
Midye dolma benim tam sevdiğim gibiydi… Ekşi ve karabiberli…
Deniz börülcesi de çok güzeldi…
Ahtapot vasattı…
Kabak çiçeği dolması kurucaydı…
Kalamar ızgara da biraz sert kalmıştı..
Yine de ortam ve hava açısından biz restorandan memnun kalıyoruz. Çaylarımızı da hüplettikten sonra yeniden koştuyoruz kumsala… Gelecek yazıda Bozcaada’nın içinde bir gezintiye çıkacağız 🙂 1,5 günlük tatil bu kadar ballandırılarak ve uzatılarak anlatılmaz biliyorum ama elimde değil. Sanki 3-4 günlük tatil yapmışız hissiyatım sanırım hala devam ediyor… Güzel Pazarlar şimdiden..
her seferinde ayni seyi soyluyorum ama seni okumaktan cok keyif aliyorum. sen geziyorsun, ben egleniyorum 🙂 bir sey soracagim Bozcaada’ya gittiginiz tur sirketinin adini yazabirilr misin acaba? Tesekkurler. Iyi gezmeler ve Sevgiler…
Merhaba Gözde,
Gezmek de yazmak da çok keyifli cidden, sen okurken zevk aldı ise ne ala 🙂 Tur şirketinin adı Deep Nature- http://www.deepnature.com/ Özellikle kuzey Ege turlarında iddialılar. Biz memnun kaldık, size de tavsiye ederim. Güzel pazarlar…
Bozcaada fotoğrafları çok güzel… sonbaharda eminim çok daha güzel olacaktır. 🙂
bu arada benim fotoğraflarımdaki kuşun ismi sanıyorum balıkçıl kuşu. ancak kuş gözlemcisi bir arkadaşıma daha sormam gerek.
sevgiler. arzu- acupofcaffeine
Merhaba Arzu,
Çok teşekkürler, senin gibi güzel fotoğraf çeken bir bloggerın fotoğraflarımı beğenmesi beni gururlandırdı 🙂 Kuşun ismini araştırdığın için de ayrıca teşekkür ederim. nihai kararı merakla bekliyorum:) Sevgiler
Fotoğraflara bakıp bakıp iç çektim, oysa daha dört gün önce oradaydım.
Benim bu “ada” konusunda tarafsız olmama imkan yok! :))
Feci taraflıyız ve bir dahaki ada seferini iple çekiyoruz 🙂