Hong Kong’daki son günümüzde dönüş uçağımız gece yarısı olunca acaba ne yapabiliriz diye düşündükten sonra Macau’ya gitmeye karar verdik. Macau ve Hong Kong arasında nerede ise her saatte kalkan feribotlar var. Tıpkı Hong Kong gibi Macau’da Türk vatandaşlarına 30 güne kadar vizesiz giriş imkanı tanıyor. Pasaportunuzu yanınıza almayı unutmamanız ve girişte verdikleri kısa formu doldurmanız Çin’in bu özerk bölgesine de giriş yapabilmeniz için kafi.
Hong Kong nasıl eski bir İngiliz kolonisi ise Macau’da eski bir Portekiz kolonisi. Macau’nun beni cezbeden yanı o kadar gökdelenden sonra kendimi biraz daha Avrupa mimarisinin hakim olduğu bir yerde görme isteği idi. Öte taraftan Macau’nun asıl turistik atraksiyonu kumarhaneleri. Söylenenlere buradaki kumarhanelerde dönen paranın Las Vegas’ı dahi geçtiği söyleniyor. Kumarla arası hiç bir zaman iyi bir insan olmadım. Kumar oynama tutkusu benim pek anlayabildiğim bir duygu da değil. O nedenle kumarhane görmeye pek meraklı olmamama rağmen bir grup olarak çıktığımız kısa feribot yolculuğundan sonra ilk durağımız Venetian Macau oldu. Feribottan indikten sonra hemen limanın dışında gitmek istediğiniz kumarhanenin otobüsüne biniyorsunuz. Otobüsler ücretsiz. Biz de Venetian’ın otobüsünü bulup hemen biniverdik. Bu otel Las Vegas’taki aslının bir kopyası, ama sanırım kesinlikle daha küçüğü değil. Kumarhanelerin devasa boyutları ilk etapta insanı şaşkına çeviriyor. İçeriye girdikten sonra ise yön duygunuzu kaybetmeniz ve isteseniz de dışarı çıkamaz hale gelmeniz çok mümkün. Sigara içenler için ayrı bir bölüm yapmışlar. İstiyorlar ki yerinizden bir an için bile ayrılmayın. Sakın oyunu bırakmayın 🙂 Aynı zamanda herşey o kadar detaylı düşünülmüş ki, çocuklar için Transformers sergisi, isteyenler için kocaman bir alışveriş merkezi, restoranlar ve tabi ki çeşit çeşit oyun masaları.
Kumarhane içerisinde fotoğraf çekmek yasak. O nedenle size fotoğraf gösteremiyorum. Ancak bol ışıklı bir ortam ve rengarenk kumar makinalarının bana pek cazip geldiğini de söyleyemem. Ancak Venedik gibi tasarlanan alışveriş merkezi pek şık. Venedikten ziyade bir film setinde geziyorsunuz gibi.
Burada yeterince zaman geçirdiğimize inanınca doğru eski şehir merkezinin yolunu tutuyoruz. Hava inanılmaz sıcak ama bu grubun geri kalanını hafiften yıldırsa da beni yıldırmıyor. İşte şehrin tarihi merkezi ve senato binası…
Bu manzaralar bana bir an için uzak doğuda olduğumu unutturuyor.
Yakın zamanda Hong Kong’daki şemsiyeli protestoları hatırladınız mı? Burada şemsiye yağmurun yanında güneşten korunmak için de sıklıkla kullanılıyor. Yani local insanlara karışıp gitmek isterseniz siz de açın şemsiyenizi, böylece kavurucu güneş ışınlarından da daha az zarar görürsünüz.
Hedefimiz St. Paul kilisesinin kalıntıları. Sokaklar epeyce kalabalık… Biz de kalabalıkla birlikte ilerliyoruz.
Sokak yemekleri… Bu gördüğünüz yumurta tartı… Epeyce yağlı, içinde custard var gibi geldi bana ve yumurta tadı da epeyce hissediliyor.
İşte Saint paul Kilisesinden bugüne kalan tek duvar… Unesco Dünya Mirası listesinde yer alıyor bu kalıntılar…
Kilisenin yan tarafında bir park var. Bu parkın içindeki patika yolunu takip edip biraz merdiven çıkarsanız eski kalenin surlarına geliyorsunuz. Bu resimde Grand Lisboa Kumarhabesini topun ağzına koydum 🙂
Şehrin merkezi sıcaktan dayanılmaz hale gelince önce limana yakın bir bölgede gördüğümüz bir başka kalıntı ya yöneldik ancak sonra anladık ki burası eskiRoma kalıntıları tarzında yapılmış bir tiyatro, konferans vs. merkezi. Burada da bir düğün öncesi fotoğraf çekimi var. Eylül ayı Macaulular için en iyi düğün ayı olsa gerek 🙂
Sonunda limana ulaşıyoruz ve içerideki restoranlardan birine ilişiveriyoruz. Yaşasın dim sum!
Yemekten sonra yeniden feribota binerek Hong Kong’a geri dönüyoruz.. Hong Kong’da iken Macau’ya gelmek bu kadar kolayken değişik birşeyler görmek isterseniz böyle bir günlük geziyi de programınıza dahil edebilirsiniz. Biz bulamadık ama burada bir Portekiz lokantası bulup yemek yemek de değişik olabilir.
Yumurta tarti dediginiz tatli Nata’ya benziyor. Lizbon Belem manastirinda kesisler yapip satarak manastira yardim toplarlarmis. Simdi Belem’de manastirin yakininda Pastel de Belem pastanesinde satiliyor ve önünde her daim kuyruk var. Acikcasi Macau’nun Portekiz sömürgesi oldugunu bilmiyordum sayenizde ögrendim.