Browse by:

Samos- Kokkari – Plajlar, Restoranlar ve bonus olarak Manolates

Sabah bir uyanmışsınız, çiçek gibi şahane bir deniz karşılamış sizi, hava sıcak ama nem yok, hafif hafif bir esinti var karşınızda… İşte bizim Samos’ta uyandığımız her sabahın özeti bu cümleler. İstanbul’un neminden sonra bizi ferah rüzgarları ile karşılayan Samos’u sırf bu yüzden çok seviyoruz. Oturduğunuz yerde terlemek diye birşey yok bu adada.  Burası bizim Studio…

40 Yaş Projesi 4: Şubat Ayı Bilançosu

Şöyle bir bakıyorum da bütün Şubat ayı boyunca nerede ise buralara hiç uğrayamadım. Ama hazır bir pazar günü yine akşam yaklaşırken uzun mu uzun bir yazı yazıp hem Şubat ayı bilançosunu çıkarmaya hem de bu aydan aklımda kalanları yazarsam nefis olur dedim. Maksat arayı kapatmak buralardan çok uzak kalmamak değil mi? Öncelikle gelelim bu ayın…

Şubat’ın son haftasına girerken: NetFlix, Hayal, Süt Burger, Yazane ve Ispanaklı Su Böreği by Güllüoğlu

Yine bir pazar günü… Saat 8’i geçti bile. Gece yarısına doğru ilerliyor… Çok kalmadı,  günün dönüp Pazartesi olmasına. Pazartesi sendromunuz var mı sizin? Bütün olaya sabah işe adım atana kadar aslında ama bunu bilmek bile Pazar akşamları üzerime çöken bu gıcık iç sıkıntısına engel değil. Yarını tatil alıp günümü gün edecektim ki yine mümkün olmadı.…

Tatil kitapları (1): Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm- Zülfü Livaneli

Tatile çıkmadan önceki akşam kütüphanemin önünde yaklaşık 45 dakika yanıma hangi kitapları alacağıma karar vermeye çalıştım. Bir alışkanlığım var. Aldığım her kitabın içerisine adım ve soyadımla birlikte, kitabın alındığı yer ve tarihi de yazarım. Kütüphanede 5 yıldır okunmayı bekleyen kitaplar olduğu gibi, bir kısmı da daha yeni alınmış tonlarca kitabın arasında 3-4 tanesini seçmek epeyce…

Sevan Nişanyan: Aslanlı Yol

Ne fena ki ben Sevan Nişanyan’ı sadece Küçük Oteller kitabıyla tanımışım, bilmişim. Bundan bir kaç yıl önce karısı ile arasında geçen feci olay ve en son ODTÜ’de başına gelenler bir blogda gördüğüm kitap tavsiyesi ile aynı zaman denk gelince hemen verdim siparişi.  Kitabın geldiği gün ben yine yola çıkıyordum. Sipariş ettiğim 4-5 kadar kitap arasından…

“Blues is like apples. You need to get one everyday”

Back to blog! Bir cümle lazım bana başlamak için. Bir fincan kahve üstümde bir miskinlik. Kafamda yapılacak işler listesi. Ama başlamak lazim bir yerden. Belki de bir günden.    Öyle çok zaman geçti aradan, sıralayamadan, ama yuvarlanaraktan. Bazen bunalıp hiç plan yapamadan sadece günü kurtararaktan. Şimdi yazmazsam bir daha hiç yazamayacak gibi bir cümle lazım…

Zülfü Livaneli-Serenad

Zülfü Livaneli’nin okuduğum ilk romanı Leyla’nın Evi olmuştu. Geçen Pazar günü D&R’da dolaşırken yeni romanı Serenad’ı görünce hiç beklemeden aldım. Pazar akşamı yatmadan önce de okumaya başladım. Akıcı bir dille yazılan romanı bu sabah itibarı ile bitirmiş bulunuyorum. Hikaye yaşı 90’a dayanmış Alman profösör Maximillian ile İstanbullu Maya’nın 3-4 günlük tanışıklığının hikayesi. İki yabancının bu kadar…

Nil’in Kelebekleri

Evde okunmayı bekleyen onlarca kitap bekleye dursun ben yeni kitaplar alıp kütüphaneme dizmekten bir türlü vazgeçemiyorum. Bu hafta sonu iki yeni kitap daha alıp bundan sonra daha sık okuyacağıma dair kendime bir söz daha verdim. Okumasam da almayı seviyorum. Bakmayı, içini açıp koklamayı, kütüphanemde konulara ve yazarlara göre ayırarak dizmeyi seviyorum. Her yeni kitap için…

Bir Cumartesi günü: Turunç Cafe, Kaybedenler Kulübü, Firarperest

İstanbuldan döndüm. Yoğun bir Perşembe ve Cuma gününün ardından haftasonu geldi de geçti bile. O yüzden filmin makarasını biraz geriye sararak geçen iki haftalık ne yedim, ne izledim ve nerelerde gezdim özeti yapayım diyorum. Bakalım neler yapmışız? Sizlere neler tavsiye edebiliriz? Geçtiğimiz haftasonu hava gerçekten de çok güzeldi Ankara’da.  Pırıl pırıl bir güneş vardı tepede.  Tunalı Hilmi, Kuğulu…