İstanbul Reinvented: Yazı İstanbul’da Geçirenlere Öneriler- Grand Hyatt Havuz Keyfi

Booking.com’un bile bana güneşli bir tatile ihtiyacınız var diye emailler attığı bu günlerde suyun her çeşidi ile buluşabilmek benim için en büyük keyif. İster boğaza nazır oturalım, ister hamamlarda terleyelim ister vapura binip  adalara ya da boğazda gezintiye çıkalım ya da en kestirmesinden kendimizi bir havuza atalım. Karşıdan Avrupa yakasına taşındığımızdan beri her yer trafik her yer beton gerçeği ile bir arada yaşıyoruz maalesef. İşe ve diğer her türlü eğlence ve dinlence mekanlarına yakınlığından dolayı mahallemizden çok da şkayet edecek değilim ama her sabah ve her akşam yaptığımmotor/vapur gezintilerinin sona ermiş olmasından dolayı da içimde bir burukluk var.

İşte bu su ile haşır neşir olma isteğinin yine fazlasıyla depreşmiş olduğu bugünlerde İstanbul havuzlarına da göz geçdirmeye başlamıştım ki karşıma Timeout İstanbul’un güzel bir derlemesi çıktı. Bir akşam Galatasaray adasına yemeğe gidince buradaki kocaman olimpik havuzu gözüme kestirmiş oldum. Ancak gelin görün ki havuza gidelim diye kararlaştırdığımız gün bir aksilik olmasın diye Suadayı aradığımda tamamen dolu olduklarını söylediler. Burayı benim açımdan cazip kılan nokta nefis manzarasının yanında içeriye çocuk kabul etmiyor olmaları idi. Suada’dan umudu kesince diğer seçeneklere yöneldim. Tabi gönül ister ki Çırağan’a gidelim ama 4-5 saatlik bir havuz keyfine öyle astronomik bir rakam istiyorlar ki hiç üzerinde bile durmadım.

Sonrasında hem yine eve yakın olsun biraz da yeşillikler arasında olsun diyerek Grand Hyatt’ta karar kıldım. Adamla birlikte çıktık yola, zaten nerede ise yürüyerek 15 dakikada olabileceğimiz otelin kapısına taksi ile 5 dakikada vardık.

İlk önce  yer olmayabilir kontrol edip hemen size geri dönüyoruz dediler ancak gerçekten otel personeli o kadar  pratik ve zarif  ki yaklaşık 10 dakika içerisinde bizi havuzun nefis bir köşesine yerleştirdiler. Siz gelir gelmez, şezlonglarınıza tertemiz beyaz havluları serip, şemsiyenizi açıveriyorlar. Servis elemanları her daim civarınızda. Saatlerce garson aramanız gerekmiyor. Havuzun otel binasının karşısına düşen duvarını dikey bahçe yapmışlar. O yüzden aslında Taksimin göbeğinde bir beton hapishanesinde olduğunuzu hissetmiyorsunuz.. Üstelik otelin binası da yakındaki diğer oteller gibi tepenize zebellah şeklinde dikilmediği için gerçekten Antalya’da bir beş yıldızlı otelin havuz başında oturduğunuza inanıveriyorsunuz.  Soğuk bir şeyler içip biraz ferahladıktan sonra atıverdik kendimizi havuza.

grand hyatt

Havuzdan çıkınca kitap sefasına geçiverdim ben. Adam elinde tablet internette gezinirken evden çıkarken kütüphaneden çekip çantaya atıverdiğim Ayşe Kulin’in Füreyya romanına gömülüverdim. Kitap kendisi için ayrı bir yazıyı hakediyor ama o kadar keyifle aktı ki sayfalar, bir süre sessizce  hiç durmadan okudum. Zaten kitap çok da elimde kalmadan bitiverdi ağzımda bal gibi bir tat bırakarak.

Ayşe Kulin- Füreya

Gelelim Grand Hyatt ve havuz başı restoranı olan Gazebo’ya. Servis elemanları ve otelin bütün personelinin kibarlığının yanında buradaki lezztelere de bayıldık. Ben bir club sandwich söyledim, adam kuzu köfte söyledi. Her ikisi de çok lezzetli idi. Basit ve havuz başında tüketilebilecek yemekler bunlar ancak bu kadar basit lezzetlerin bu kadar damak çatlatması da takdire değerdi gerçekten. Taze sıkılmış buz gibi meyve suları da havuz başında bizi serinletmeye devam etti.

grand hyatt gazebo

Biz yaklaşık saat 6 gibi keyif içerisinde ayrıldık otelden. Hafta içi bir gün olduğu için giriş ücreti olarak iki kişi 180 TL verdik. Haftasonu fiyatlar biraz daha yukarı çıkıyor ancak hem İstanbul’un göbeğinde olup hem de tatil yapmak istiyorsanız gerçekten mantıklı bir seçenek.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s