Tatilimizin 5. günü sabah Datça’dan Marmaris minibüslerine bindik. Ücreti 10 TL olan minibüsler klimalı ve oldukça rahatlar. Biz Marmarise kadar gitmeyip Hisarönü-Bozburun kavşağında indik. Kavşak noktası meşhur Mavi Pide‘nin eski yeri, Mavi Pide market. Pidecinin yeni yeri ise yine Hisarönü’nde, Marmaris’e doğru devam edince 1-2 km sonra. Pideleri çok çeşitli, bildiğimiz klasik pide çeşitlerinin yanında ballı, muzlu, elmalı, tahinli, közlenmiş patlıcanlı pideleri de mevcut. Denemek lazım.
Bir yandan ağaçlardan incir atıştırıp bir yandan da karşı yönden gelecek Bozburun minibüsünü beklerken Adam yoldan boş geçen bir başka minibüsü durdurdu ve böylece otostop da çekmiş olduk. Bizi arabasına alan, aşağı yukarı bizle yaşıt çocuk bizi Turgut köyüne kadar bıraktı. Minibüs yaklaşık 20 dakika sonra burada olacaktı. Turgut Köyü, Marmaris bölgesinde halıcıların olduğu ve bu nedenle turistlerin de uğradığı bir yer. Halıcılık dışında turistlerin ilgisini çeken bir de şelaleleri var. Biz oradayken arka arkaya geçen cip-safari araçlarının hepsinin şelale yoluna saptıklarını gördük. Gözümüzle görmemekle birlikte en büyüğü 10 metreden olmak üzere peşpeşe dökülen 5 şelale bulunduğunu öğrendik.
Beklerken turistik eşyalar satan dükkanı karıştırı, halı tezgahlarını gezmeyi de ihmal etmedik.
Aradan çok da zaman geçmeden Bozburun minibüsü geldi ve 15-20 dakika sonra kendimizi kalacağımız Uslu Pansiyon‘un önünde bulduk. Pansiyonun sahipleri Metin Abi ve Nurdan Abla bizi güleryüzle karşıladılar, Pansiyonun ön terasına oturduk, arkasından kahvelerimiz geldi. O gün içtiğimiz kahvenin tadı damağımızda öyle bir kaldı ki Ankara’ya geldiğimizden beri günde bir fincan Türk kahvesi yapıp içiyorum ama aynı tadı vermiyor.
Odamız hazırlandı çıktık hızlıca yerleştik. Palamutbükünde 3 gün çok geldiği için acaba Bozburunu da 2 günde kessek mi diye bir düşünce vardı aklımızda. İşte kafamızda bu düşünceler dönerken biz kendimizi denize attık.
Bozburunda kumsal yok. Pansiyon ve otellerin tamamı kıyıda, hepsi denize 5 metre mesafede. Yol boyu tüm işletmelerin önünde müşterileri için ayırılmış şezlonglar ve şemsiyeler var. Uslu Pansiyon bizim için bu seneki yaz tatilinin yıldızıydı. Evet bu sene 5 yıldızlı otellerdense 500.000 yıldızlı pansiyonlardan yana kullanmıştık tercihimizi ama bu kadar memnun kalabileceğimizi biz de tahmin etmemiştik.
Burada herşeyimizi kendimiz yaptık. Kahvaltılarımızı hazırlayıp şu aşağıdaki manzaraya sahip balkonda ettik.
Adam ilk balığı burada tuttu 🙂
İlk kez snorkelleri burada kullandık…
Adam ilk ahtapotu burada pişirdi.
Akşamları denize yarım metre mesafede, yine deniz kenarındaki mangalda kendi yaptığımız balıkları, mezeleri afiyetle yedik, rakıları yudumladık. Metin Abi ilk geldiğimizde bizi uyarmıştı. Buranın suyundan içen bir daha bırakamaz diye. Şaka sanmışız, yanılmışız biz. Normalde yanında su olmkadan içemediğim rakıyı tepeme dikip lıkır lıkır süt misali içesim geldi benim Bozburunda.
İlk geldiğimiz akşam garip gelen sessizlik sonradan benim içimi huzurla doldurdu. Akşamları iyice durulup göle dönüşen denizin çırpıntılı sesi, tepenizde 500.000 yıldız, önünüzde nefis balıklar, mezeler, bazen de şarkılar türküler… Aynı gece Mars’ın dünyaya en çok yaklaştığı gecelerden de biri imiş ki gece şöyle bir fotoğraf yakalamak mümkün oldu.
Bozburundaki ikinci günümüzde minibüse atlayıp Orhaniye’ye gittik. Orhaniye’nin en önemli özelliği denizin orta yerinde doğal şekilde oluşan kum yükseltisi sayesinde koyun bir ucundan bir ucuna yürüyerek geçebildiğiniz Kız Kumu. Bu yükseltinin olduğu deniz patikasının renginin kızıllığından dolayı ben Kız Kumu yerine Kızıl Kum isminin bölgeye daha çok yakışacağını düşündüm ama mevcut isim turistik açıdan daha çekici geliyor sanırım.
Kız Kumu bütün gününüzü geçirebileceğiniz bir yer olmaktan ziyade gidilip 1-2 saat geçirilebilecek bir uğrak noktası. Biz kumulun sonuna kadar yürüdükten sonra, geri döndük, klasik bira patatesimizi söyledik, ardından da denize girdik. Çıkıp biraz kuruduktan sonra da Bozburun minibüsünü yakaladık. Ben yolda Selimiye’ye de uğrama taraftarıydım ancak olmadı. Dönüş yolunda gördüğümüz ahşap tekne iskelelerinden sonra gulet teknelerden de bahsetmek gerek. Kızkumuna gidecek minibüsü beklerken sohbet ettiğimiz bir diğer minibüs şoförü bize eskiden kendisinin tekne atölyesi olduğunu, ancak bundan bir kaç yıl önce atölyeyi kapatarak minibüsçülük yapmaya başladığını anlattı. Bundan 10 yıl kadar önce Bozburun’da 20’yi aşkın ahşap tekne (gulet) atölyesi varken bunların çoğunluğunun bugün kapandığını söyledi. Maalesef ahşap tekne yapımcılığının da yavaş yavaş unutulacağına işaret eden bir durum bu.
Dönüşte çarşıdan geçerken Bülent Ortaçgil’in eşinin hediyelik eşya dükkanına uğradık. Zaten bir gece önce yat limanı tarafında gezinirken sormuştuk acaba kendisi buralara uğrar mı diye. Evi daha uzakta Bozburunu tepeden gören bir yerde imiş diye duyduk. Son 20 senedir Bozburunda yaşıyormuş, hatta geldiği ilk 10 sene bizim kaldığımız Uslu Pansiyonda kalmış. Bir de şarkı yazmış Bozburun için. Dükkana varınca bulduk kendisini, bir kaç dakika sohbet de ettik ve kendisini daha fazla rahatsız etmemek için pansiyonun yolunu tuttuk. Meraklısına işte şarkısının sözleri:
Boz Taşlar Önümüzde Cebimizde Yalnızlık Var Şu Dümdüz Büyüyen Gecede Tek Dostumuz Yakomozlar Kimsesiz Koylar Ortasında Her Biri Başka Siyah Bu Dağların Güneşi Yolladık Bütün Renklerle Oyuncağıyız Artık Alışkanlıkların En Küçük Bir Ses Bile Sanki Gök Gürültüsü İçim Kıpır Kıpır Deniz Kıpırtısız İçim Kıpır Kıpır Deniz Kıpırtısız Kokuların Şarkısı Başlar Ne Çocuk Sesi Ne Kent Uğultusu Gelir Mişli Geçmişde Sorunlar Saklanır Aya Dokunmanın Tam Zamanıdır İçim Kıpır Kıpır Deniz Kıpırtısız İçim Kıpır Kıpır Deniz Kıpırtısız Gece Giderek Yayılmaktadır Yıldızlar Herkese Göz Kırpmaktadır Güzellikler Paylaşılmak İster Sevdiğim Uzakta Belki Uyumaktadır En Küçük Bir Ses Bile Sanki Gök Gürültüsü İçim Kıpır Kıpır Deniz Kıpırtısız İçim Kıpır Kıpır Deniz Kıpırtısız Bülent OrtaçgilBu arada söylemeden geçmemek gerek, dükkan incik, boncuk, aksesuar, dekoratif eşyalar, hediyelik eşyalarla dolu. Bir uğrayıp bakmak isteyebilirsiniz.
Son akşam yemeğinden sonra önce şezlonglara yatıp ayın daha doğmadığı gökyüzünde yıldızları izledik, sonra Nurdan ablanın bulup getirdiği gitar ve Adam sayesinde yine çalıp söyledik.
Bozburundan ayrılacağımız sabah Metin Abi bizi yakınlardaki Kale Boğazı’na götürmeyi teklif etti. Bozburun sahilinden tekne ile açılıyorsunuz. koyuların ve adaların arasından geçtikten sonra akvaryım gibi bir yere geliyorsunuz. Su bu kadar mı berrak olur. Sonra önünüzdeki sahile çıkıyorsunuz. Burası yerli yabancı turistlerin uğrak yeri imiş. Çünkü tıpku dalyandaki kibi şifalı olduğu düşünülen bir çamuru varmış. Çamur kısmı değil ama billur gibi su kısmı gerçekten çok güzeldi. Roma ve Bizanslılardan kalma pek çok kalıntının da bulunduğu bölgeyi bir de martılar mesken tutmuş. İşte Bozburun Kale Boğazı:
Sonuç olarak biz Bozburunu çok sevdik. Seneye yeniden gelip tatilimizin bir kısmını burada geçirmeye de çoktan karar verdik. Uslu Pansiyon’un rahatlığına, sıcaklığına da bayıldık. Tek sıkıntımız bazı günler teknelerin yarattığı kirlilikten yana oldu. Limandaki tekne sayısının azaldığı günlerde ise suyun berraklığına diyecek yoktu.
Şimdi Bozburun faslını kapatmadan önce bölgenin restoranları konusunda da kısa bir liste vermek istiyorum sizlere:
Orfoz- Vedat Milor’un gidip yemek yediği yerlerden biri imiş. Doğrudan erişim yokmuş, restoran sizi gelip tekne ile alıyormuş. Pahalı ama lezzetliymiş. Öve öve bitiremiyorlarmış. http://www.orfoz.com/bozburun.html Bozburun, Marmaris, Tel: 02524562209, 02524562337
Möwe Hotel/Restaurant: Bozburun’un entelektüel merkeziymiş… Almanya’dan kesin dönüş yapmış Güven Pamir’e aitmiş.
Kandil Restaurant: Hizmet şahane, yemekler muhteşemmiş… Tam deniz kenarındaymış… Buranın sırrı da mutfağa aile bireylerinden başkasını sokmamaları ve bu işi profesyonel anlamda değil ama sanat için yapmalarıymış. Zeytinyağlı balık salatası tavsiye ediliyormuş…
Mehmet Usta’nın Yeri: Bozburun’dan 10 dakika mesafedeki Söğüt Köyü’ne varınca, Söğüt’te Mehmet Usta’yı buluyormuşuz ve ahtapotunu yiyormuşuz…, Tel: 0252 496 5877 veya 0537 726 7729
Sardunya Restaurant: Bozburun’dan yaklaşık 10 km uzakta olan bu köyde yaz kış açık olan Selimiye’de çok keyifli bir restoran varmış: Sardunya! Oteli de olan Sardunya, müthiş bir menüye sahipmiş. Lokantalarının önünde bir de iskeleleri var. Bu şekilde Selimiye’de konaklayan tekne ve yatlara da hizmet götürüyorlarmış. Ayrıca charter hizmeti yapan bir de tekneleri var. Tel 0252 446 4003
Geriye son bir tatil yazısı kaldı. Ha gayret diyorum kendime. Kısa sürede hepsini yazıp yayınlamazsam aklımdan uçup gidecekler gibi geliyor 🙂
Tutulan balık dışında herşey süper görünüyor.O fotoğraf biraz şaibeli 🙂
Fotoğraflardaki herşey gerçek. Balık, tutulan ilk balık olduğu için biraz ufakça ama bizim Adam’ın moralini bozmamak gerek. Seneye Bozburunda tutulmuş, palamutların, levreklerin, çupraların resmini koyacağım bloğa:) Bir de aslında o fotoğrafların bir kısmı çektiğim video görüntülerinden aldığım anlık pozlar. Tabi kimsenin kimliğini de ele vermemeye çalışınca şüpheli gibi görünebiliyor 🙂
Photoshop diyerek olaya daha bi teknolojik hava vermek istemiyorum , o balık bildiğimiz copy-paste ürünü!!! Sorry Adam. Ama halden anlarım , ben de balığa gidip , dönüşte balıkçıdan 1 kilo karışık alarak eve götürdüğümü hatırlarım 🙂
O videoyu ben çektim, ama gayet gözümün önünde tutuldu yani o balık 🙂
Ben şahitim Oburcan valla billa yahu 😦 Hatta balık iyi görünsün diye videoyu 40 kere izleyip en iyi pozu yakalamaya çalıştım.
Madem sen öyledir diyosun , kabul. Tekrar sorry Adam 🙂
Rica ederiz ne demek önemli değil. Gönül isterdi ki videoyu koyayım ama şu an mümkün değil 🙂 Bir daha ki sefere diyelim 🙂
[…] Marmaris- Datça civarında dolanırken Adam bana boşver pansiyon, otel arama gidelim Aktur’da […]