Cenevre serisinin ikinci yazısına Plain Palais’den çıkacağımız bir yürüyüşle başlıyoruz. Plain Palais Cenevre’nin antika pazarına ev sahipliği yapıyor. Sanırım her gün kuruluyor çünkü üst üste iki gün aynı yoldan geçerken yerinde durduğunu gördüm. Ama tabi yine de bu bilgiyi teyit etmek gerek. İçeride ne ararsanız var…
Aksesuarlar…
Mobilyalar…
Porselen tabaklar..
Gümüş yemek takımları…
Abajurlar…
Hanımlar için broşlar…
Gezmek için gerçekten de keyifli bir yer… Benim özellikle aksesuarlarla süslenmiş konsolda gözüm kaldı…
Antikaları teke tek inceledikten sonra karşıya geçip yürümeye devam ediyorum. Yol hafiften kıvrılarak beni opera binası ve Promenade des Bastillon dedikleri park ve yürüyüş yoluna götürüyor. Burada isterseniz çimlere yayılıp güneşlenebilirsiniz…
Parkın girişinde, ağaçların altında yere çizilmiş devasa satranç tahtasında arkadaşlarınızla vakit geçirebilirsiniz….
Bisiklete binebilir… yürüyüş yapabilir etraftaki kafeteryalarda bir şeyler atıştırabilirsiniz.
Ben bu defa tamamını dolaşmadım, o nedenle parkın en son noktasında başta Calvin olmak üzere, İsviçre’de Reformasyon’a ön ayak olan ünlülerin heykellerinin bulunduğu duvarı size gösteremiyorum. Özellikle havanın iyi olduğu günler bu park tıklım tıklım, bisikletine atlayan kendini buralara atıyor. Bisikletler bana Hollanda’yı hatırlatıyor… H er köşe başında bisikletler, bir garip huzur ve sakinlik… Ama cidden bir garip 🙂
Parkın kapısından dışarı çıktığınızda ise opera binasını tam karşınızda bulursunuz. Burası Place de Neuve.
Burada iki şansınız var, seçim sizin: Ya düz yürüyerek şehir merkezine ineceksiniz… Ya da yokuş yukarı çıkarak Rampe de la Treille üzerinden eski şehir kısmını gezeceksiniz. Ben bu sefer ilk seçeneği tercih ederek, tam opera binasının önünden bir kez daha sağa dönerek Rue de la Corraterie’ye girdim… Bu cadde bizi Rue de la Confédération üzerinden asıl alışveriş merkezi olan Rue du Marché’ye götürecek.
Yürürken gözüme çok sayıda çeşme çarpıyor. Şehirle ilgili en çok hoşuma giden detaylardan biri de bu çeşmeler oluyor. Bunların bir kısmı su içebileceğiniz bir kısmı ise bakıp seyredebileceğiniz cinsten. Aman dikkat suyu içilebilen çeşmelerin üzerinde l’eau potable yazıyor, yanlış çeşmeden su içmeyelim… Çeşmelerin kimi daha sade kimi ise kocaman şatafatlı ve çiçeklerle süslü… O kadar beğeniyorum ki bu süslü çeşmeleri denk geldiklerimin tamamının resmini çekiyorum. İşte aşağıda en beğendiklerimden bir seçki…
Cadde üzerinde yürürken Place de la Fusterie’de merdivenlere oturmuş, bir şeyler atıştıran turistleri, öğrencileri görüyorsunuz.
Caddedeki dükkanlardan benim en çok dikkatimi çekenler tabi ki en leziz görünümlü olanlar oluyor.
Tam da Place de la Fusterie’nin karşısındaki merdivenlerden yukarı çıkınca Oburcan’ın daha önceki Cenevre yazılarında bahsettiği ve bize çok tavsiye ettiği Laughing Tea Pot’a geliyoruz….
Gerçekten de övgüyü hak edecek kadar lezzetli şeyler yiyip içebileceğiniz, ufak, sevimli bir cafe burası. Ben otururken gelen diğer müşterilerin bir kısmı İngilizce konuşuyordu. Demek ki sadece yerlilerin değil yabancıların da bildiği bir yermiş burası… Ben sebzeli ve peynirli bir kiş ve yanında La Theiere Qui Rit’nin özel karışım çayını istedim. Hem kiş hem de çay çok güzeldi… Ben de eğer yolunuz düşerse buraya bir uğramanızı mutlaka tavsiye ederim 🙂
Bu yazı bu kadar. Bir sonraki bölümde size bu defa eski şehir bölümünü gezdireceğim. Güzel bir hafta dileğiyle…
Keyifli bir gezi olduğunu hissediyorum Epi. Hiç acele etmeden, hatta sallana sallana yazıyorsun. Son 2 gidişimde kiş yeme şansım olmamıştı,genelde az yaptıkları için öğleden sonra bitiyor. Bir de demir çaydanlıkta gelen çay tabi!!! Yalnız masadaki sigara kutusu resmi biraz bozuyor,bilgine 🙂
Afiyet olsun
Sallanarak yazıyorum 🙂 Hem de nasıl 🙂 Eğer bir değişiklik olmazsa Eylül’de yine Cenevre yolcusuyum 🙂 O zaman da tatlıların tadına bakayım diyorum 🙂 Bu arada benim içtiğim çay cidden nefisti… yine gitsem yine aynını seçerim galiba o yüzden sana da tavsiye ederim… Kendilerinin özel karışımı olan çayı bir denemelisin… Sigara meselesine gelince: Çok haklısın ama ne yapalım kadı kızında da o kadar kusur olur 😛