Bundan uzunca bir süre önce Adamla telefonda konuşuyoruz.
Gözümün bir ucu televizyondaki Vedat Milor’un tadı damağımda programında. Vedat Milor Batum’da bir güzel yiyip içiyor.
Gördüklerim karşısında öyle bir coşkuya kapılıyorum ki adam da kanalı değiştiriyor.
İzlemeye devam ediyoruz, benim aklım gazozlarda kalıyor, mantılar,pideler, kebaplar birbirini kovalıyor, sonra diyoruz ki Gürcistan’a gidelim.
Biz şuradan göz atabileceğiniz programı izleyeli 3 seneye yakın zaman olmuş. Bu üç yıl içerisinde Gürcistan’a giden bir arkadaşımız bize Tiflisi çok övüyor.. O zamandan beri bekliyor Gürcistan ve Tiflis aklımızın bir köşesinde.
Yine bundan bir kaç ay önce her zaman olduğu gibi acaba hangi biletlerde indirim var diye THY’nin sayfasında gezerken Tiflis biletlerinin yarı fiyatına indiğini gördüm ve düşünmeden aldım. Aldım ama Mayıs ayının öyle yoğun zamanına denk geldi ki bu seyahat nerede ise işten çıkamadığım için gece saat 00:55’teki!!! uçağı kaçıracaktım. Aceleden fotoğraf makinemi de evde unutmuş bulundum. O nedenle bu seferki fotoğraflar cep telefonumun çektiği hafiften bulanık fotoğraflar. Önemli olan gözümün gördüğü diyor ve kendimi avutuyorum.
Sabahın saat 4’ünde indiğimiz Tiflis Havalimanını Tekfen yapmış, TAV işletiyor. İner inmez gözünüze herşey tanıdık geliyor. Döviz bozdururken adamın biri aramızda konuştuğumuzu görüp yaklaşıyor, sizi 30 Lariye ben götüreyim otele diyor. 25 Lariye anlaşıyoruz.
Orada getir götür işi yapan adamlardan biri gibi, taksici değil, niye bindik ki bu arabaya diye düşünüyoruz. Zaten adamın çenesi durmadığı gibi sürekli konuşuyor. Türkçe, Gürcüce, Lazca. Gürcü Lazlarındanmış kendisi. Bizi başka bir otele götürmek konusunda ikna etme çalışmaları sonuçsuz kalınca David Sultan‘ın önünde indiriveriyor.
İlk odanın saat 9-9.30 gibi boşalacağını öğrenince kah otelin ön giriş balkonunda kah içerideki kanepede sabah olmasını bekledik. Odaya geçince bir kaç saat uyuyup sonra rastgele şekilde sokaklarda yürümeye başladık. Tiflis nasıl bir yer deseler ilk aklıma gelen yoksulluk ve zarafet olur sanırım. Cidden zarif bir şehir, bozulmamış çok hoş bir eski şehir merkezine sahip. zaten burada kaldığımız 3 günün çoğunu aynı bölgedeki müze, kilise ve sokakları arşınlayarak geçirdik.
Otelimiz şehrin merkezi sayılabilecek olan Özgürlük Meydanına çok yakın. Yürürken gözümüzü yıpranmış ama güzel yapılardan alamıyoruz.
Sık sık rastlayacağımız minik manavların önünden geçiyoruz…
Saat itibarı ile öğle yemeği vakti gelmiş geçiyordu.
Kendimizi önümüze gelen ilk restorana attık desem yalan olmaz. Sololakis Kari’ye girmişiz.
Karnımız kurt gibi kazınıyor.
O yüzden gelirken kafaya koyduğumuz herşeyi söylüyoruz.
Khinkali, khachapuri, cevizli patlıcan, şaşlık…
Yemeklerin hepsi masaya bir anda geldiler. O yüzden sırayla yemek istiyorsanız dikkat etmekte fayda var.
Ceviz ve sarımsak Gürcü mutfağında çok kullanılan malzemelerin başında geliyor.
Patlıcanlar biraz acımtraktı ancak üzerindeki çerkez tavuğunun sosuna benzeyen cevizli sos gerçekten de çok güzel.
Evde de rahatlıkla denenebilir diye düşünüyorum hatta kızartma değil közlenmiş patlıcanla bile çok güzel olabilir.
Masaya bunun ardından Khachapuri geliyor.
İçi peynirli, tereyağlı mis bir nevi pide gibi.
Khachapurinin her bölgeye özgü farklı türleri de var.
Peynirin sadece içinde olduğu bizim ilk denediğimiz bu versiyonu Khachapuri Imeruli oluyor.
Gerçekten nefis bir tat. Hepsini bitiremiyoruz, paket yaptırıp yanımıza alıyoruz. Sonra şehri gezerken verdiğimiz kısa molalarda birer ikişer lokma götürüveriyoruz.
Sıcak hali kadar soğumuş halide lezzetli.
Sırada şaşlık var. Adam ayıla bayıla görütüyor bu tabağı, et çok güzel sulu, yumuşacık.
Khinkali… Bu dev mantılar tepesinden tutup ısırılarak yeniyor.
Yerken mantının içerisindeki suyu içiyoruz.
Mis gibi et suyunun tadına varıyoruz.
Khinkalinin de tıpkı Khachapuri gibi farklı çeşitleri olabiliyor. Mantarlı, patatesli gibi.
Bir de içinde kişniş olan ve olmayan etli khinkaliler var. Ben kişnişi hiç sevmediğim için bundan sonraki siparişte lütfen içinde kişniş olmasın diyorum. Aklınıda bulunsun, kişnişe Gürcüler Kinzi diyorlar.
Yemekten kalkıyoruz. Karnımız tok, sırtımız pek.
Artık şehri gezmeye ve midemizdekileri eritmeye hazırız.
İlk istikamet şehrin güney doğusu, Kura nehrinin güney kısmında kalan kiliselerle çevrili kısmı oluyor.
Gürcüler son derece dindarlar.
Kiliselerin önünden geçerken durup istavroz çıkaran pek çok insana rastlıyorsunuz sokakta.
Genç, yaşlı demeksizin herkes kiliselere girip çıkıyor.
Mini etekliler de kilisede uzun etekler giymiş yaşlı teyzeler de.
Tepeye çıktıkça manzara nefis hale geliyor.
Yukarıda resmini gördüğünüz heykel Kartlis Deda.
Gürcistan’ın annesi diye biliniyor.
Buraya kadar çıktıktan sonra bu defa teleferiğe binip nehrin karşı kıyısına doğru bir yolculuk yapıyoruz.
Teleferikten manzara böyle…
Nehrin karşı yakasını Tiflis’te kaldığımız 3 gün boyunca çok keşfetme fırsatımız olmadı.
Biz daha çok nehrin güneyinde dolaşmayı tercih ettik.
Teleferikten inince tam karşımızdaki tepedeki katedrae çıkmayı gözümüz yemiyor. O yüzden ışıl ışıl bu köprüden geçip yeniden güneye doğru iniveriyoruz. İlk gördüğümde gözüme o kadar eski, tarihi yapının arasında bir acayip görünen bu köprü sonradan sevimli gelmeye başladı.
Köprüden çıktıktan sonra yeniden sokaklara dalıyoruz ve bakın karşımıza ne çıkıyor…
Şirin bir meydan, saat kulesi ve kafeler…
Burada bir parça soluklanmaya karar veriyoruz.
Dinlenmek bahane dondurma kahve şahane… O kadar uykusuzluğa rağmen gerçekten fena bir performans göstermiyoruz ama yine de kahve lazım bize…
Burada keyifle bir 40-45 dakika kadar dinlendikten sonra, yola devam ediyoruz…
Gürcü şarapları ünlü, hoş ben denediklerimden çok memnun kalmadım ama seveni çok… Bana kalırsa Gürcü biraları gerçekten iyi… Şimdi Gürcü votkası ve şarabını bilirdik nereden çıktı bira diyeceksiniz ama deneyin seveceksiniz. Şarapları şehrin farklı caddelerinde aşağıdaki gibi pek çok şarap butiğinde tadabilirsiniz. Hatta buralarda votka tadımı da yaptırıyorlar.
Yol bizi yeniden Özgürlük Meydanına çıkarıyor… Buradan bu defa Rustaveli, yani Tiflisin en ünlü büyük caddesinden şehrin batısına doğru yürümeye başlıyoruz. Geniş, şatafatlı bir cadde burası, İstanbul’da olsa Bağdat Caddesi, Paris’te olsa Champs Elysee olurdu. Aşağıda gördüğünüz Parlamento binası.
Bu cadde aynı zamanda müzelerin yer aldığı bir cadde. Üç gün boyunca bir kaç kez arşınladık Rustaveliyi. Gündüz ayrı güzel, geceleri ışıklandırıldığında ayrı güzel…
Aynı caddede Kashveti Kilisesi var… Önünde mum satan, kuruyemiş satan, siyahlara bürünmüş teyzeler… Kiliseye girip biz de mum dikiyoruz…
Hava artık yavaş yavaş kararmaya yüz tutuyor…
Mc Donalds nasıl da uymuş şehrin mimarisine….
Şehrin ışıklandırması gerçekten çok başarılı.. Bakmayın benim fotoğrafımın dandikliğine, üç gün boyunca İstanbul’u neden böyle ışıklandırmıyorlar diye düşündüm.
Bu defa elimizde navigasyon akşam yemeği yiyecek bir yer bakıyoruz.
Lonely Planet’in önerdiği Pur-Pur’a gidelim diye karar veriyoruz. tabana kuvvet yine yürüyoruz…
Öğlen Gürcü yedik, şimdi bir parça standart yemek yeme zamanı…
Purpur gerçekten de ilginç bir yer…
Yemeklerden ziyade dekorasyonu ilginç…
Hoş bir yer, romantik bir akşam geçirmek istiyorsanız tavsiye edilir…
Biz ne bulacağımızı bilmeden gittiğimiz için epey şaşırdık…
Kimi masaları balkona koymuşlar ancak iç mekanlarda sigara içilebildiğinden sanırım boş yer vardı..
Yine de biz içeride oturmayı tercih ettik.. Canlı piyano da cabası oldu… Servis yavaş, içerisi expatlerle dolu…
Bir şişe roze şarap, bir carpaccio söyledik, Adam somon ben makarna yedim… Carpaccio güzeldi, makarna fena değil, balık da fena değildi. Burada 3 gün boyunca ödediğimiz en yüksek hesabı ödedik.. (109 Lari). Dediğim gibi bence burada asıl olan yemek değil ortam… Cidden insanın yorgunluğuna iyi gelen bir yer…
Yemeği burada bitirip, otele döndük… Dönerken yine balkonda oturmak üzere çeşit çeşit bira ve kurutulmuş balık da ladık… Yürüyecek halimiz yoktu ama pek hala geceyi güzel bir muhabbetle taçlandırabilirdik…
Öyle de oldu.. Otel müşterilerinden iki Rus bir ara bize katıldı… Bira üzerine bira devirirken üstümüze çöken mayışıklık bizi yatağa yolladı…
Uzun güne uzun yazı… en kısa zamanda ikinci bölümle karşınızda olmak dileğiyle..
Ne çok fotoğraf… Yakın zamanda üç arkadaşım oradaydılar. Çok beğenmişlerdi. 🙂
Hani şu Adamı merak etmedim desem yeridir
makinenizi unutmuşsunuz ama fotograflar gene de basarili. en cok kopru fotografini begendim. elinize saglik.
@ekmekçikız: Ben de bayıldı yazıdan anlaşılacağı üzere 🙂 Gerçekten de hem ulaşması kolay, hem çok hesaplı hem de çok güzel bir kısa tatil seçeneği.
@Murat: Adam kimliğini gizli tutmayı tercih ediyor ama neşeli, pozitif bir ademoğlu kendisi 🙂
@sadeceözgür: Instagram ve picasa sağolsun diyebiliyorum sadece 🙂 Bence de köprü fotoğrafı en iyisi ama fotoğraf makinesini unuttuğum için hala çok pişmanım.
Canim dun ayagimin tozu ile Rusya’dan dondum ve sabah internette gurcu mutfagina ozgu satzivi (yani anlattigin cevizli sos) tarifi ararken yazina rastladim :)) Rusya’da adimbasi gurcu lokantasi var peynirli pide ve cevizli soslari harika… Fotolar cok guzel ne kadar zarif bi sehir…
Biz de hem zarif hem şatafatlı Rusya’nın yazılarını bekliyoruz senden 🙂
GAMARACOBA dogru
GAMARCUMA ynlis
😀
tşekkürler.
tiflis herkesin gezip göresi gereken bir şehir. tarihi ve turistik kaldığım süre içinde gördüklerimi ve bildiklerimi toparlayarak tiflis-batum.com adına bir site açarak anlattım. Herkese tavsiye ederim değişik kültürleri tanımak tarihinizin ortak paydalarını görmek doğallığı görmek için gitmek lazım oralara eğlenceli bir hatıra ve ucuza.
Bir konuda yardim rica ediyorum.İngilizce ogretmeniyim. 18 yil öğretmen ve idareci olarak calistim. Gürcistan da yabancı dil egitimi hakkında ve is olanagi konusunda bilgi rica ediyorum.
http://www.ritur.com.tr irtibat kurabilirsiniz.
[…] alternatif rota: Tiflis’de modern zamanları ve mekanları geziyor […]
mrb. Atatürk Hava Limanı’ndan T.C. kimlikle Tiflis yolculuğu için pasaport kontrolünden geçilebiliyormu?..teşekkürler
Bizim seyahat ettiğimiz dönemde geçilebiliyor, hatta yurtdışı çıkış harcı da ödenmiyordu. Aradan bir süre geçtiği için kontrol etmenizi tavsiye ederim.
15 tl harc ve nufus kağıdı yeterli
Sizin gordugunuz azeriler gurcistan azerileri. Gurcistanda dogup buyuyenler yani..gamarcoba olmali ayrica gamarcuma diye bir sey yok:) tiflisten slmlar
[…] alternatif rota: Tiflis’de modern zamanları ve mekanları geziyor […]