Bangkok’taki ikinci günümüzde öğlene kadar toplantıdaydık. Hatta öyle ki bizim ekip için öğle yemeği esnasında da bir ekstra görüşme koyulunca saat 14.00 gibi otel lobisinde yemek kursuna gidecek ekibin toparlanmasını beklerken karnımızda ziller çalıyordu. Ama birazdan “kendin pişir-kendin ye” olayına gireceğimiz için sabırsızlığımı bastıracak güzel bir sebebim de vardı.
Öncelikle birlikte pazara gidecek sebzelerimizi alacak daha sonrasında hep birlikte mutfağa girerek yemek yapacaktık. Bangkok’un yüzen pazarını (Damnoen Saduak Floating Market) görebilseydik harika olurdu ancak ne yazık ki normal bildiğimiz pazarla yetinmek zorunda kaldık. Bize rehberlik yapan şeflerin her ikisi de birbirinden matrak olunca gayet normal bir pazar alışverişi bile gayet eğlenceli hale geldi o da ayrı!
Pazarda şef bir yandan bize Tayland mutfağından ve sebze meyvelerinden bahsederken, anlattığı her bir meyve ve sebze elden ele gezdi. Bu sırada bir yandan şefi dinlerken bir yandan da bol bol fotoğraf çektik.
Resmin üst kısmında görünen minik muzlar aslında muz değilmiş. Muzgillerden ama adı şu anda hatırlayamayacağım kadar değişik bir şey… Tadı da tahmin edebileceğiniz gibi muza benziyor ama aynısı değil…
Minicik patlıcanlar… bakmayın resimde kocaman göründüklerine… minicik bunlar… ve alabildiğine mor 🙂
Kolumuzdaki minik sepetleri doldurduktan sonra Slom Thai Cooking School’un yolunu tuttuk. Girişte eve girer gibi ayakkabılarımızı çıkardık ve iki gruba ayrılarak kendi mutfaklarımıza yollandık ve bir daire olup, yere oturduk…
İşte bizim şef 🙂 Dünya şekeri bu adam daha önce İzmir’e gelip 3 ay kalmış… Türkiye’ye aşık olmuş. Adını şu anda maalesef hatırlayamıyorum. Sınıftaki 8 kişinin adını ezberlemesi çok kolay olmadığı için de o da hepimize ülkelerimizin ismiyle hitabetti. Ben Miss Turkey oluveriyorum birden bire güzellik yarışması misali 🙂
İlk işimiz kesme tahtaları üzerinde ile bize dağıtılan tavukları küp küp doğramak, ardından minik soğanları soymak..
Ayıklayıp, doğrama işi bittikten sonra bu defa önümüze kocaman legenlerin içerisinde rendelenmiş hindistan cevizi geliyor… Yapacağımız yemekte kullanmak üzere hindistan cevizi sütü çıkaracağız 🙂
Hindistan cevizinin üzerine hafiften su ekleyip bir güzel yoğurmaya başlıyoruz. Biz yoğurdukça hindistan cevizinin suyu da leğenin içinde birikmeye başlıyor. Hindistan cevizini bir güzel süzüp yeniden su ekleyerek süt çıkartmaya devam ediyoruz. Süt hazır olunca bir kenara ayırıp yemeklere geçiyoruz… Bu rengarenk sebzeler, baharatlar birazdan bize yemek olacak… Bu görüntü bile beni kendimden geçirmeye yetiyor!
Sebzeleri doğrarken şef hepsini koklamamızı söylüyor.. Kokusunu beğenmediğinizi yemeğinize koymayın, beğendiğinizi 1 sap fazla koyun diyor. Böylece ben yemeğime kişniş koymaktan kurtuluyorum. Doğu mutfaklarında bu kadar yaygın kullanılan kişnişle barışmam ne kadar zaman alacak acaba diye düşünüyorum. Sanırım küs gideceğiz bu hayatta…
Doğradığımız sebzeleri, minik tepsilerimize doldurup bu defa ocak başına geçiyoruz.. Wok tavalar bizi bekliyor…
İlk yemeğimiz Taylandlıların ünlü karidesli çorbası Tom Yum. Ve işte eserim… nasıl olup da bu kadar lezzetli bir şey pişirebildiğime ben de hayret ediyorum… O kadar lezzetli ki akşam gittiğimiz rstorandaki set menünün içinde aynı çorba geldiğinde sırf kıyaslama yapmak için ucundan tadına baktığımda benim pişirdiğim çorbanın çok daha başarılı olduğunu düşünüyorum.
Devam edip ikinci tabağa geçiyoruz…Tepsimiz yine rengarenk…
Ve tüm malzeme doğrandıktan sonra…
Üçüncü tabağımızın hazırlık resimleri yok maalesef ancak itiraf etmeliyim ki benim en bayıldığım iki yemekten biri buydu.. Fıstıklı kırmızı körili tavuk huzurlarınızda… bir lokmasını bie ziyan etmedim bu yemeğin…
Ve son ana yemeğimiz… Yeşil körili tavuk… Yeşil köriyi hiç sevemedim… O yüzden bu tabağın burnunu bile kanatmadan bıraktım… Yine de çok güzel görünmüyor mu?
Ve final: Sticky Rice with Mango… Tatlıyı biz yapmadık, sadece malzemelerinden biri olan hindistan cevizi sütünü biz hazırladık.. Bizim sütlaçın pirinç hali desem anlatabilir miyim acaba tadını? Yanında mango ile muhteşem bir ikili olmuşlar… Orkidenin bile tabak süslemek için kullanıldığı bereketli bir ülke Tayland. Yanımda gelirken havalimanından paket paket köri paste ve baharat getirdim. Yemek yapmak için diğer malzemeleri bulmak zor olur diye düşünüyorum ama yine de denemeye değer..
Bu kadar yemeği yedikten sonra bu defa program gereği bir de akşam yemeğine gittik. Yemekte kıyaslama amaçlı tüm tabakların tadına baktım. Gerçekten de bizim yaptığımız yemekler çok daha lezizdi… Bundan dolayı biraz da şımardım 🙂 Böyle bir yemek dersi gerçekten de benim için çok güzel bir deneyim oldu. Sanırım bundan sonraki yurtdışı seyahatlerde eğer ilginç bir mutfak ise bir yemek kursu araştırmayı not defterime ekleyeceğim.
[…] geri gelmiş, ama Allahtan şirketin düzenlediği bir sosyal aktivite sayesinde nefis bir yemek kursuna katılma şansına kavuşmuştum. Kafamda bir süre gelgit yaşadıktan sonra, uçuş günümü 3 […]