İstanbul’da yaz nasıl geçer (2): Avrupa yakasından, yeniden Karaköy, hamam sefası, yemeler ve içmeler…

Geçenlerde bir cumartesi akşamı aklıma gelen bir fikirle Google’da İstanbul Hamamlarını aratıp 5 dakika sonrasında kendimi ertesi sabah için hamam randevusu alırken buldum.  Kılıç Ali Paşa Hamamı hem Karaköy’de olması hem de daha yeni restore edilmiş olmasından ilgimi çekti. Yazın nem ve sıcağından arınmanın en iyi yolu bu olsa gerekti.  Sabah saat 9’da bindiğim vapurla karşıya geçerken bir elimde tost bir elimde karton bardakta çayım birazdan hamamın o buharlı, büyülü dünyasında deliler gibi terleyeceğimi, bütün toksinlerimden arınacağımı falan düşünüyordum. Neyseki tam saat 10.00’da Hamamdan içeri adımımı attım. Ardından bana getirilen formu dolduruken getirdikleri şeftali şerbetini yudumladım. Herşey gayet iyi gidiyordu. Ortalık sakin ve pırıl pırıldı. Üstelik buz gibi şeftali şerbeti de çok iyi gelmişti.

Kılıç Ali Paşa HamamıSoyunma odalarında onların verdiği peştemale sarınıp hamam bölümüne geçiyorsunuz. Önce göbek taşına yatıp, terlemeye çalışıyorsunuz. Sonrasında size ayrılan natır sizi keseliyor, köpük masajı yapıyor ve ardından da keseleyerek 1 saat gibi bir zamanda sizi hamamdan çıkmaya hazır hale getiriyor. Çıktıktan sonra sizi ilk girdiğiniz hamam avlusuna alıyorlar dilerseniz biraz dinlenip, bir şeyler içebiliyorsunuz. Sonrasında giyinip kuşanarak hamamdan çıkıyorsunuz. Bir uyarı hamama gitmeden önceki bir kaç gün sabunla yıkanmazsanız ölü derinin atılması zor oluyormuş, çünkü kese deriye tutunamıyor, kayıyormuş. Yani hamama gidecekseniz duş jeline bir kaç günlüğüne ara vereceksiniz.

Şimdiye kadar size genel süreci anlattım. Eminim bir çoklarının hiç de yabancı olmadığı bir şey bu. Ancak bu hamam deneyiminden sonra merak ediyorum acaba diğer İstanbul hamamları nasıldır diye. Niye derseniz ben burada ne öyle buharlar, ne beni su gibi terleten bir sıcak gördüm. Evet son derece steril bir ortam. Tertemiz, çok nezih. Ama bana kalırsa hamam bu değil, olmamalı. Kendilerine sorduğumda bana yeni hamamların artık doğalgazla çalıştığını, eski hamamlar kadar sıcak olmadığını ve çoğunluk tarafından böylesinin tercih edildiğini söylediler.  Gelin görün ki ben bu cevaptan tatmin olmadım. Bilen varsa bana tavsiyede bulunabilir mi? Cidden temiz, pak, düzgün ve cidden hamam gibi bir hamama gitmek istiyorum ben!  Yazın bu sıcağında ne işin var hamamda diyebilirsiniz ama inanın bana çok iyi gelecek biliyorum. O yüzden bilenler varsa bana lütfen iyi bir hamam ya da o işlevi görebilecek iyi bir spa önersin. Lütfen Balili masözlerin kese yaptığı spaları önermeyin. Bana Türk usulü Türk natırı olan bir hamam/spa lazım. Derdim ayrımcılık değil sadece klasik bir hamam tecrübesi yaşamak ve mümkünse bunu alışkanlık haline getirmek.

Bu hamam macerasından sonra- tam olarak aradığımı bulamamakla birlikte sonra kendimi gayet rahatlamış hissederek- duş jeli değil de sabun köpükleri ile 1 saat ovulmanın sonucu emin olun çok memnun edici, her şekilde teninize bir duruluk veriyor- bir arka sokakta gözüme kestirdiğim Muhit’e yerleştim. Muhit açılalı epeyce zaman oldu sanırım. Ancak ben Karaköy’e en son yılbaşı civarı uğrayabildiğim için yeni mekanları deneyememiştim.

Bir arkadaşımla buluşacaktık o sabah ancak o biraz gecikecekti. Ben kuruluverdim hemen yanpiri bir masaya. Bir cafe latte bir de avokadolu tostlarından söyledim. Mmmmmm enfes bir tost kesin tavsiye edilir. Kahve de o kadar lezizdi ki… İkincisini söyledim…

Muhit KaraköyMasada iki kişi olduktan sonra sohbet muhabbet gırla gitti. Bu defa serin serin bir şeyler içmek istedik… Kendilerinin yaptığı bir de soğuk çay söyledim. O ne lezizdi.

Muhit - Soğuk ÇayBu Muhit’in olduğu asma yaprağı altı bu şirin Karaköy köşesinde kediler cirit atıyor. Bir tanesi annesi olmayan bir yavru kediymiş. O kadar şekerdi ki anlatamam size. Yakında İstanbul kedilerinden oluşan bir seriye başlasam mı diye düşünmeye başladım.  Çok da fena fikir değil galiba…

Neyse efendim Karaköy’e yaptığımız bu ziyaretin arkasından geçen  cuma akşamı Adam’la Kabataş’ta buluştuk. Karaköy’e gidelim mi dedim, gidelim hadi dedi. Bu sefer yemek yiyecektik o yüzden ızgara kokularının geldiği Baltazar’a yöneldik. Burası bir steak house. Menülerinde alkol yok ancak kavun suyu gibi bir güzellik de var. Soğuk etler, ızgara köfte, hamburgerlerle dolu bir menüleri var. Çok beğendim.

Baltazar Karaköy

Baltazar KaraköyKöftelerin üstü biraz fazla kızarmıştı ancak içleri gayet sulu idi. Bir dahaki sefere hamburgerlerini deneyeceğim.

Baltazar KaraköyKaraköy maceralarımızın sonu elbette bu yazı değil. Gün değil ki yeni bir mekan açılmayagörsün. Ben takipteyim. Siz de merak ederseniz buralara bir uğrayıverin.

Yaz İstanbul’da nasıl geçer serisi devam edecek Avrupa yakasından… Anadolu yakasından restoran önerileri arıyorsanız bir önceki yazıma bakabilirsiniz.  Herkese şimdiden iyi haftalar…

1 comment

Add Yours

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s