Tiyatro: Kimsenin ölmediği bir günün ertesiydi

Ankara’dayken ne kadar çok tiyatroya giderdim… İstanbul’a taşındıktan sonra epey bir süre farklı oyunlara gittikten sonra  tam anlamıyla etkileyen bir oyunla karşılaşamayınca  yeniden bilet almaya elim gitmedi. Böylece uzunca bir süre tiyatro benim hayatımdan çıkıverdi. Geçen hafta bir akşam Biletix’te gezinirken gözüme iki oyun çarptı ve arka arkaya her ikisine de bilet aldım. Biletlerimizden ilki bu haftasonu içindi. Tek kişilik bir oyun olan “Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi” yi izlemek için akşam üstü saat 7 gibi evden çıkıp Trump Towers’ın yolunu tuttuk.  Önce gidip biletlerimizi aldık. Arkasından da epeydir merak ettiğimiz Trump Caddeye çıktık. Meğer aynı akşam burada Levent Yüksel konseri varmış. Alışveriş merkezinin tepe katındaki açık hava mekanda, restoranlar, publar yan yana sıralanmış. Üstelik bir de konser var! Gerçekten AVM fobisinden muzdarip olup bu tip yerlerden uzak duranları bile cezbedecek bir ortam. Seçeneklerimize bakıp değişiklik olsun diye Ranchero‘ya  oturuverdik. Yemek siparişini verdik ki Levent Yüksel sahneye çıktı. Bu arada adım atacak yer kalmamıştı sahne tarafında. Levent Yüksel hepimizin dilinde yer etmiş şarkıları söylerken biz meksika usulü yemeklerimizi midemize yuvarlamakla meşguldük.

trump caddeAdam’a oyunun tek kişilik olduğunu söylediğimde biraz işkillendi sıkılır mıyız diye. Ne yalan söyleyeyim benim içimde de benzer bir korku vardı. Bu kadar zaman bekledikten sonra gideceğimiz oyundan yine mutlu ayrılmazsak bir daha tiyatro kapısıdan ne zaman gireriz diye düşünmeden edemedim.

Yemek bitince salona indik ve çok geçmeden oyun başladı. Bizim sahnede beklediğimiz Sumru Yavrucuk bir trans kadını kılığında hemen yanıbaşımızdaki kapıdan giriverdi. O andan itibaren  90 dakika hepimizi hipnotize etti. Zaman zaman bizi de oyunun içine kattı, sürekli konuştu seyirci ile, çok acıklı bir hikayeyi kah güldürerek, kah hüzünlendirerek anlattı. Tek başına oynadığı oyunda aynı anda pek çok karakteri canlandırdı. Kapıcının karısı, oğlu, kocası ile başlayıp, asker babasını, annesini, aşklarını anlattı. Bizim için sadece bir tiyatro oyunu ama bazıları için hayatın ta kendisi. Sumru Yavrucuk o kadar güzel oynuyor ki kimi zaman oyundan kopup sadece onu izliyorsunuz. Bazı anlar aklınızda yer ediyor… Annesini üzmemek için allahım bana yardım et, beni düzelt diye başlayan kimlik bunalımının, devamında yalnız ve kimsesiz bir hayata dönüşümü gibi.. Annesi olmayan, babası olmayan, kadın olmadığı için kocası, erkek olmadığı için karsı olmayan Umut’un hikayesi… Uzaylı gibi hissediyor kendini bu hayatta, sanki bu gezegenden değil de tek başına kalakalmış dünyada… Bir kızı olsun istiyor… Sarılmak, sarmalanmak, aile kurmak… Annesini arıyor her gün aynı saatte, annesi cevap vermiyor, sessizce telefonda Umut’un sesini dinliyor…

sumruyavrucuk

Oyun su gibi aktı gitti ve biz hüzünle ama iyi bir oyun ve muhteşem bir oyuncu seyretmiş olmanın verdiği huşu ile salondan ayrıldık. Gözümüzün önünde yaşanan zor hayatları hatırlamak için güzel bir vesile oldu.  Son olarak Trump’ın tiyatro salonunu da beğendiğimi söylemem lazım. Bundan sonrasında takipte olacağız. Yaşasın tiyatro!

2 comments

Add Yours

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s