40 gün 40 gece süren Güneydoğu Asya Seyahati – Hazırlık

Bundan 15 sene önce yazmaya başladığım bu blog bir zamanlar hayatımdaki en heyecan verici ve beni mutlu eden şeylerden biriydi. Araya önce haftalar ve aylar, sonra yıllar girdi, ben bambaşka yerlerde, bambaşka konularda yazılar yazmaya devam ettim. Çoğu işle ilgili bu binlerce sayfayı yazmak benim enerjimi o kadar çok tüketiyordu ki, çıktığım seyahatleri, okuduğum kitapları, izlediğim tiyatro oyunlarını, yemek yediğim güzel yerleri yazacak vakti bulamadım. Ciddi meselelerle bilgisayar başında saatler harcadıktan sonra daha fazla ekran görmek ve klavye başında oturmak istemediğim için bir zamanlar çok kıymet verdiğim bu bloğu nerede ise unuttum. Arada kısa ziyaretler yapıp yeniden yazmaya niyetlensem de bu niyetler iyi niyet olmaktan öteye gidemedi. Bu esnada Blog için bir alan adı satın aldım, yıllarca kullandığım “karma has kicked my ass” ismini yaşlandıkça vardığım yeni farkındalıklar çerçevesinde pek cüretkar bularak değiştirdim. Ama yazı yazmaya bir türlü başlayamadım. Böyle böyle, hayatın genel koşturmacası içerisinde bazen savrularak, bazen denge kurmayı becererek 2024 yılına kadar geldim.

Ne mutlu ki 2024 çoğu zaman bana bu dünyaya gelme amacımmış gibi hissettiren, hayatta kendimi en özgür hissettiğim anların çoğunu içinde barındıran yeni seyahatlerin önünü açarak geldi. Arada yazmadan geçen nerede ise 8-10 yılda gördüğüm bütün ülkelerle ilgili hatıralarım bir parça pas tuttu ama yeni döndüğümüz seyahatinin tadı hala damağımda. Yazmaya yeniden başlamak için bundan daha iyi bir bahane, fırsat olmaz diye düşünerek açtım bloğu ve başladım yazmaya.

Dünyayı gezip görmek insanı çok heyecanlandıran bir duygu. Seyahat etmek istediğiniz bölgeyi seçmek, ülkelere karar vermek, uçak biletinizi gidiş dönüş alacaksanız kaç gün kalacağınıza ve rotanıza karar vermek çok keyifli bir çalışma süreci gerektiriyor. Burada hayatımızı zorlaştıran tek şey araya giren pandemi yüzünden diğer gezginlerin daha eski tarihli notları ve videolarındaki bazı detayların bugün geçerliliğini yitirmiş olması. Rotayı çizerken, ulaşım alternatiflerine, sürelerine, fiyatlarına bakmak önemli bir konu. Ayrıca uçak bileti, otel rezervasyonlarını olabildiğince erken yapmak daha çok paranızın cebinizde kalmasını sağlıyor.

Biz Latin Amerika’ya gidelim diye başlayan seyahat planlama sürecinde, İspanyolca bilmeden Latin Amerika’yı gezmek sıkıntılı mı olur, güvenlik konusunda kendimizi rahat hisseder miyiz, acaba daha kolay bir yerden mi başlasak sorularını tam içimize sinen şekilde yanıtlayamayınca ilk seyahatimizi Güneydoğu Asya’ya yapmaya karar verdik. Vietnam, Laos, Kamboçya üçlüsünün yanına Tayland’ı ekledik ve seyahatin ana çatısı belli oldu. Tropik iklime sahip olan bu ülkelerin yüksek sezonu Aralık-Mart aylarına denk geliyordu. Bu dönem en az yağışlı ve en güneşli günleri işaret ediyor ve bambaşka bir kültür tanırken, lezzetli mutfaklar, dünya harikalarından bir kaçını birden görebileceğimiz rotalar, aynı anda yemyeşil ormanlar ve masmavi denizlere doyma lüksü vaadediyordu. Üstelik bu ülkeler son derece güvenli, hesaplı ve uzun ve uzak seyahatler konusunda çok deneyimli değilsek güzel bir başlangıç yapabilmemizi sağlayacak konforu da sağlıyordu.

Gitmek istediğimiz tarihlere 2 aydan az süre kaldığı için bu ülkelerden Vietnam, Laos ve Kamboçya’yı iyi bir tur şirketi ile gezip ardından turizm konusunda altyapısı daha gelişmiş olan Tayland kısmını kendimiz planlamaya karar verdik. Bugün baktığımda bunun çok iyi verilmiş bir karar olduğunu görüyorum. Bunun birkaç sebebi var. İlk olarak, daha önce yaptığımız seyahatlerin tamamı en fazla 2 haftalık seyahatlerdi. Türkiye’ye daha yakın ve bizim daha aşina olduğumuz Avrupa’ya seyahat etmek, planlamak kolaydı. Amerika gibi prosedürlerin ve kuralların net şekilde belli olduğu, dijital platform üzerinden her şeyi hızlıca planladığınız, kredi kartı, mobil ödeme imkanlarının olduğu, ulaşım ve diğer her türlü konuda aradığınız her türlü bilgiye kısa bir arama yaparak ulaşabildiğiniz, hakkında İngilizce ve hatta Türkçe pek çok kaynağın olduğu bölgelere seyahat etmek ve son dakika planlar yapmak da kolaydı. Ama bu defa 40 gün 40 gece sürecek bir seyahate çıkmak istiyorduk, dilini bilmediğimiz, iklimine aşina olmadığımız bir bölgeye gidiyorduk ve görmek istediğimiz çok şey vardı.

İyi tur şirketi ararken ilk dikkat ettiğimiz konu turun süresiydi. Pek çok tur kısa sürelerde bize dünyaları gezdirmeyi vaadederken, aşırı sıkışık programlarla, nefes alamadan, arada bir durup etrafa bakamadan seyahat etmek de istemiyorduk. Bu arayışlar sonucunda Dünya Değişmeden‘e rastladık ve seyahatimizin 2 hafta süren Vietnam, Kamboçya ve Laos etabında çok yorulmadan gezip çok tatlı insanlarla da tanıştık. Bu gezi iyi rehberle (bkz. Ülkü Sevener ) bir coğrafyayı gezmenin ne kadar lezzetli bir şey olduğunu bize bir kez daha gösterdi. Gezdiğimiz ülkelerin tarihi, kültürü ve yaşam biçimi ile ilgili gerçekten çok detaylı bilgi sahibi olmamızı sağladı.

Üzerinde en çok zaman harcadığımız konulardan biri Tayland Rotası oldu. Çünkü hem Tayland Körfezindeki hem de Andaman denizindeki adaları ziyaret etmek aynı zamanda da anakarada bir ulusal parkı görmek istiyorduk. Tayland’da bu bölgeleri gezen gezginlerin pek çoğu seyahate Phuket’ten başlıyor. Biz dönüş yolunda ikinci kez Bangkok’ta uçmak yerine, THY’nin Phuket’ten İstanbul’a direkt uçuşunu tercih ettik. Bütün bunları göz önünde tutunca bizim tur rotamız ve çift olarak izlediğimiz rota şöyle oldu:

1-3. Gün – Hanoi, Vietnam
4-5. Gün – Halong Bay, Vietnam
6-8. Gün – Luang Prabang, Laos
9-10. Gün – Siem Reap, Kamboçya
11. Gün – Hoi An, Vietnam
12-13. Gün – Hue, Vietnam
14-16. Gün – Saigon, Vietnam
17-18. Gün – Bangkok, Tayland
19-24. Gün – Koh Samui, Tayland
25-28. Gün – Koh Phangan, Tayland
29-31. Gün – Khao Sok, Tayland
32-35. Gün – Krabi, Tayland
36-40. Gün – Phuket, Tayland

40 gün süren bu seyahatte biri Cruise gemisi olmak üzere toplam 13 otelde kaldık. Istanbul’dan Hanoi ve Phuket’ten İstanbul uçuşlarını da sayarsak, toplam 8 uçuş yaptık, 6 farklı havayolu kullandık. Ulaşım için otobüs, feribot, taksi, sürat motoru, uzun kuyruklu motorlara ve tuktuka bindik. Dört farklı ülkede sim kart aldık, Uber’in bir benzeri olan Grab’i telefonumuza indirdik ve bol bol kullandık. Valizimize hem mayo, hem polar hem de yağmurluk koyduk. Güneş kremlerini ve sinek kovucuları çifter çifter aldık. Su geçirmez bir çanta, telefonlar için yine su geçirmez kılıf valize mutlaka olması gerkenlerden. Unuttu iseniz de endişelenmeyin bunlar her yerde satılan şeyler. Elektrik prizleri konusunda endişelenmenize gerek yok. Biz götürdüğümüz çeviricileri hiç kullanmadık. Yanınıza mutlaka ufak bir ecza dolabı/çantası alın. Aşırı nem/rüzgar/klima bir araya gelince fena çarpabiliyor. En son olarak tabi bir seyahat sağlık sigortası gerekli. Hiç ihtiyaç olmasın ama tedbirli olmakta fayda var. Biz Alianz’dan yaptırdık muhtemelen yapan başkaları da vardır.

Döneli bugün bir hafta oluyor. Ben peyder pey gezip gördüklerimizi, yiyip, içtiklerimizi burada anlatmaya devam edeceğiz. Ayrıca, hem bizden sonra seyahat ettiğimiz bölgelere [Türkiye için de ya da dışında] gidecek olanlara faydası olması için, hem de bu güzel anıları hatırlatabilecek bir izimiz olması için Orhan’la birlikte gezdiğimiz yerlerle ilgili video ver sosyal medya içerikleri üretmeye de başlıyoruz. Hedefimiz gezerken daha detaylı paylaşmaktı ama hem iyi gezmek hem de iyi içerik hazırlamak aynı anda pek mümkün olmadı. O yüzden bir sonraki yazıda Hanoi’de görüşmek üzere. – Pelin

Yorum bırakın