Brüksel Gezi Notları 2: Galeries Royales Saint Hubert ve Çikolata…

Galeries Royales Saint Hubert

Brüksel turumuza Grand Place çevresinden devam ediyoruz. İlk durağımız Galeries Royales Saint Hubert. Cam tavanlı, şık alışveriş merkezlerinin Avrupa’daki ilk örneklerinden biri olan bu güzel galeri aslında üç pasajdan oluşuyor.

Galerie du Roi (Kral), Galerie de la Reine (Kraliçe) ve Galerie du Prince (Prens). 19. yüzyılın ortalarında tamamlanan bu Galeri, 200 metrelik cam tavanı ile gerçekten de Avrupanın en şık pasajı imiş. Öyle ki bugün çikolata, moda/tasarım dükkanlarının yer aldığı birbirine bağlı bu üç pasaj hala çok şık ve gözalıcı. O dönemde  Baudelaire, Alexandre Dumas ve Victor Hugo gibi ünlü Fransız edebiyatçılar bugünkü ismi Taverne du Passage olan Café dela Renaissance’a takılır, burada sohbet ederlermiş.

Neuhaus Galeri’deki dükkanını 1857 yılında açmış. Halen Galerinin misafiri olan Belçikalı ünlü deri markası Delvaux’da aynı tarihlerde açılmış. Şu anda pek çok restorana ve aynı zaman da bir de Theatre du Vaudeville’e ev sahipliği yapan Galeri turistik açıdan görülmeye bir kahve içip, çikolatacı dükkanları önünde zaman harcamaya kesinlikle değecek bir yer.

Ve Çikolata…

Çikolata demişken, pek çoklarınızın bildiği gibi, Brüksel bir çikolata şehri. Galeries Royales Saint Hubert’in içerisindeki çikolata dükkanları gözlerinize büyük bir ziyafet çekmeden sizi uğurlamıyor. Yani sadece almak değil bakmak da bir o kadar zevkli. 

Yazının bundan sonraki kısmında tamamen kendi damak tadıma bağlı bir çikolata değerlendirmesi okuyacaksınız. Bunun öncesinde isterseniz, Aztek ve Mayalardan başlayan çikolata tarihi konusunda özet bilgi içeren bu yazımı da  okuyabilirsiniz.

Gelelim Belçikalı çikolatacılara, eğer bir liste yapmak gerekirse Brüksel’deki çikolatacıları üç gruba ayırmak yerinde olur:

(1) Sürümden kazanan, kalitesiz ancak göreli olarak şık ambalajla göz boyayan ve turist kafilelerinin en büyük  durağı olan Leonidas. Eğer bu yazıyı okuyup da yakın zamanda Brüksel’e gidecek birileri var ise, onlara en büyük tavsiyem kesinlikle Leonidas’a gidip paralarını ziyan etmemeleri. Leonidasın sattığı çikolata değil maalesef, ağızda bıraktığı kakaodan ziyade  yağlı, kremsi bir tat. 

O yüzden, gidip sırf ambalajına bir sürü para vermek yerine, bizim Ülker gibi daha standart ve fabrikasyon üretim yapan, ancak ondan bir kaç gömlek daha iyi olan Cote d’Or  çikolatalarını almak hem bütçenize hem de ağız tadınıza daha uygun gelecektir. Özellikle Mignonette, Truffle ve Les Bouchées serileri makul fiyatla doyuma ulaşmanıza yetecektir.

(2) İyi kalitede ve doğal olarak daha pahalı olan, fakat erişilemeyecek gibi de olmayan çikolatacılar. Bence bunların arasında en iyisi Corné Port-Royal.  Özellikle “Collection Royale” olarak adlandırdıkları serideki “Fine Champagne Truffles” ve “Pure Butter Truffles” yıllardır beni benden almaya devam eder. Corné Port-Royal’in Galeries Royales Saint Hubert içerisindeki mağazası daha sonraki yazılarda biraz daha detaylı şekilde bahsedeceğim Art Nouveau tarzında dekore edilmiş nefis bir mağaza. 

Neuhaus ve Godiva da bence bu ikinci grupta yer alması gereken markalar. Fiyatları, Corné Port-Royal’den daha yüksek ancak bence sundukları ürünler üç aşağı beş yukarı aynı ve dünya çapında bilinirlikleri de daha fazla.

İşte üçüncü grup!

(3)  Pierre Marcolini, Mary’s ve Wittamer!  Kilo fiyatı 150- 200 Euro civarında gezinen bu çikolatalar, mücevherat dükkanları kadar şık mağazalarda meraklıları ile buluşuyor. Pierre Marcolini ve Wittamer Grand Sablon’da Mary’s ise Rue Royale üzerinde. Ben bu defa seçimimi Pierre Marcolini’den yaptım ancak resimler ve düşünceler bu yazıda değil, ardından gelecek olan Grand Sablon yazısında. O yüzden az daha sabır….

Yorum bırakın