jeu d’enfants- love me if you dare

Pazar akşamı kendime özel düzenlediğim sinema kuşağında bu defa Jeu d’enfant ya da İngilizce ismi ile Love Me If You Dare  vardı. Film beni özellikle ilk yarısında gülmekten kırdı geçirdi. Annesi kanser hastası olan Julien ve ele avuca sığmaz, kararlılığı bakışlarından belli Sophie’nin başlattığı var mısın yok musun oyunu üzerine kurulu filmi ister bir aşk hikayesi olsun ister sadece inat üzerine kurulu bir film olsun bana çok güzel bir pazar akşamı geçirtti. Özellikle filmin ilk 15-20 dakikasında renklerden, görüntülerden gözlerimi alamadım. Bir taraftan da genellikle uslu bir çocukluk geçirdiğim için bu iki küçük hınzırı epeyce kıskandım.

Julien’in afacan ufaklık hallerine, Sophie’nin ise büyüdükçe dönüştüğü genç kadının güzelliğine bayıldım. Düğünde masaların altına saklanıp, düğün pastasını devirmelerinden tutun da, Sophie’nin sınıf öğretmenini mürekkebe bulamasına, Julien’in okul müdürünün karşısında ayakta altına işemesine kadar içimde garip bir sevinç duygusu yarattı. Sanırım filmde en sinir olduğum karakter Julien’in babası oldu. Kazık kadar adamın parmak kadar çocuktan ne istediğini hiç anlayamadım. Hele ki bir sahnede iki yaramazın yaptığı haşarılıktan sonra Sophie’ye attığı tokatı hiç içime sindiremedim.

Ufaklıklar büyüyünce oynadıkları oyunun sonuçları da daha ağır olmaya başladı tabi. Örneğin Julien’in Sophie’yi bir demiryolunda gözleri bağlı bekletmesini fazla gaddarca bulduğumu söylemeliyim. Üstüne Sophie’yi akşam yemeğine davet edip, ona evlenme teklif ediyormuş edasıyla başka bir kızla evleneceğini açıklaması da insanın ruhunu paramparça edecek bir şeydi.

Birbirlerine o kadar yapıp ettikten farklı bir şekilde de olsa kavuştukları için ben filmin mutlu sonla bittiğine inanıyorum. Birlikte betona gömülüp sonsuza kadar birlikte kalma fikri sonunda ölüm olduğu için kötü gibi görünse de eger hayatta kalsalardı birinin diğerini sakat bırakacak kadar ileri gidebileceğini filmin sonlarına doğru karşımıza çıkan araba kazası sahnesi göstermişti zaten.  O yüzden bu ölüm sahnesi, filmin sonu geldiğinde suratıma bir gülümseme yayılmasına engel olamadı. Zaten birbirleri ile birlikte olmadıkları vakitte, hayat zenginlik, lüks ve refah içerisinde geçse de çok sıkıcı değil miydi onlar için.

Filmin şarkıları konusuna gelince aklımda “la vie en rose”dan başka bir şey kalmadığını söyleyebilirim. O yüzden bir yerden bulup yeniden dinlemeliyim.

Sonuç olarak, güzel bir filmdi. Sinema izlemeye değerdi. Benim gibi bu fırsatı kaçıranlar için ise dvdsi büyük bir fırsat tabi ki.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s